Pazartesi, Ekim 16, 2017

Ödül

“Tüm Masumluğu Oturmuş Üzerine”
Hangisi?

                Balığı bitirdikten sonra salataya başladı. Hepsini bir arada yiyemiyor, sırayla tüketiyordu önündekileri. Sofrada ne varsa her birinden sırayla başlayıp tüketerek devam ediyordu. İlk dikkatimi çektiğinde özellikle, salatayı göstererek “Salata yemiyor musun?” diye sormuştum. Aldığım cevap “yerim, dursun” idi. Ondan sonra hiçbir şey demedim daha. Yine öyle oldu, önce balığını bitirdi sonra salataya devam etti. Oldukça fazla tüketiyor olması dikkatimi çeken bir durumdu ve ilaçlardan dolayı olduğunu düşünüyordum, çünkü ilaçlardan birisi iştahı açılsın diye verilmişti ve doktorumuz özellikle bahsetmişti, iştahsızlık durumundan.
                Geniş bir tabakta olan salatanın da tamamını bitirdikten sonra “ellerine kollarına sağlık, doydum” diyerek kalktı masadan ve lavaboda ellerini yıkadı gelip üçlü koltuğa uzandı sırt üstü. Belinin kamburluğundan tam sırt üstü yatamıyor hafif yan dönerek yatıyordu her zaman. Önceleri bebek hali diye düşünmüştüm, bebekleşiyor insan yaşlanınca diye kabullenmiştim ve davranışlarını bu duruma göre değerlendirmeye alıyordum.
                Bazen öyle oluyordu ki, üç yaşında çocuklar bile yapmazdı onun yaptıklarını, o zaman da kızıyordum ister istemez; kendime engel olamıyor ben de bir şeyler söylüyordum yaptığıyla ilgili, doğrusunu nasıl yapacağını anlatıyordum sonrasında da. Başını sallayıp hiçbir şey söylemiyordu. Çok zaman anlamadığından emin oluyordum ama yapılacak bir şey yoktu. Elimden gelmiyordu çünkü fazlası. Tüm masumluğu da üzerindeydi. Psikiyatristimiz de kontrolün birinde “tüm masumluğu da oturmuş üzerine” demişti kendisine bakarak. Yüreğim kıyılmıştı o zaman, benim boylu poslu dimdik babam diye düşünerek.
                Ödül koyduk kendimize. Yaklaşık 1500 metre uzaklıkta anıt var, anıta kadar hiç dinlenmeden varışta ne isterse yapacak veya alacaktım kendisine. “Tamam demişti” ümitsizce. Daha yüz metre yürüyemezken 1500 metre hedef imkânsız bir şeydi onun için ama beni kırmak istemiyordu ve itiraz etmediğini düşündüm ben de.
                Yemeğini yer yemez uzanması iyi bir şey değildi ama daha fazla zorlayamıyordum kendisini ancak anlatmaya çalışıyordum ne olabileceği konusunda. Kalp krizini tetikleyebilirdi örneğin bu kadar çok yiyip hemen uyumak. Nefes alışları zaman zaman epeyce kesiliyor ve zorlanarak nefes aldığı oluyordu. Bazen su dibinden su yüzüne çıkmış nefes almaya çalışan birisi gibiydi.
                Ben balığımın keyfini çıkarmaya çalışıyordum kendimce, bir duble rakı koymuştum kendime, “sen de ister misin?” dediğimde. Ses tonu biraz sertleşerek “hayır, sen de içme, burnun kanar, birinde nasıl kanadıydı da zorla dindirmiştik, yine öyle olmasın” demişti dik dik gözlerime bakarak. Suratında da kırmızılık fark ettiğimi düşünmüştüm sinirlenmesinden dolayı.
                Bahsettiği burun kanamasını anlayamadım bir süre ancak sonraları konuşmaya başladıkça birlikte, halüsinasyon etkilerini fark etmem kolaylaşmıştı artık. Dediklerini az mı araştırmıştım internetten, her seferinde hiç olmayacak şeyler çıkıyordu kendisiyle ilgisi alakası olmayan şeylerdi.
                Bir isim ve çiftlikten bahsediyor hanımım diye ama kişi ismiyle, çiftliğiyle var ancak nereden alaka diye düşünüyordum sürekli.  Hafızasına nereden yerleştiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Günlerce düşünüp araştırdığım çok şey oldu böylece ve anlamaya başladım durumunu.
                Neredeyse 20-30 yıl ayrılığın ceremeleri bunlar diye düşünerek onun yerine kendimi koyarak yol almaya çalışıyorum onu anlamak için. Yeni tanımaya başladım kendisini, eskisinden eser kalmamıştı sanki. Duyguları, düşünceleri, hal ve hareketleri her şey değişik geliyordu bana bildiklerimden. Bildiklerimi kaldırıp yerine bambaşka ilgisi alakası olmayan şeyler koyuyordum zaman içinde. Farklı bir yolla anlayabilmek mümkün değildi ona ayak uydurabilmek için onun gibi değerlendirmem gerekiyordu bazen.
                Dediği şeyler çok saçma olduğunda onun ciddiyeti karşısında tamam diyemiyor sessiz kalmayı tercih ediyordum bazen de tamam dersem, “dalga mı geçiyorsun sen benimle salak mıyım ben” diyecek diye korku oluşuyordu içimde. Bana göre her şey yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı ancak kabullenmek o kadar çabuk olmuyordu.
               
35/

                                                                                    Dedenin Torunu


Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. Umarım hikayedir demek geldi icimden. Cünkü insanlar bir zaman dağ gibi duran birisini simdi kum gibi gördüğünde yikiliyor. Yaslilik zor malesef

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ANNESİ'nin PRENSES'i,
      Maalesef hikaye değil, gerçek yaşamdan bir kesit sadece. Teşekkür ederim ilginiz için. :)

      Sil
    2. Allah yardimciniz olsun o zaman abi. :)

      Sil
    3. ANNESİ'nin PRENSES'i,
      teşekkür ederim.

      Sil

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.