Perşembe, Ekim 19, 2017

Dinlenme Mesafesi Kaç Metreye Çıktı?

Usta Tavlacı
"Tavla Oyunu"

                Epeyce zamandır tavla oynamamıştık “tavlaya var mısın deli kanlı?”  Önce çekimser davrandı duymazlıktan geldi bir süre ve sonra “oynayalım” dedi sakin bir ses tonuyla.
             “Önce kahvelerimizi içelim de sonra mı oynayalım, yoksa kahve içerken mi oynayalım ne dersin?”
           “Kahve dökülür tavlanın içine, içelim ondan sonra oynayalım” dedi. Cümleleri düzgündü dikkatimi çekti, duraklamadan söyledi.           “Tamam, kahveleri getiriyorum önce” diyerek kahve pişirmeye geçtim, kahvaltıyı toplayarak.
                Kahve fincanını yarılayıncaya kadar eline almıyordu, eğilerek masanın üzerinde fincan durduğu yerde vantuzluyordu kahveyi, biraz soğuduktan sonra. Ancak yarılandığı zaman fincanı iki eliyle avuç içine alarak içiyordu kalanını.

                      Kendince her şeyin çaresini buluyordu zamanla. Hayatından memnun gibi görünüyordu sanki ama donukluğundan ve mimik kaslarının çalışmamasından dolayı hiçbir duygusunu doğru dürüst anlayamıyorum. Ancak sorarsam, o da her zaman olmuyor. Bazen alınmasına neden oluyordu sorularım, sinirlendiği de olmuştu birkaç kez. Nedendir bilmiyorum, sorular rahatsız ediyor gibi görünüyor.
                Karşı komşu da göründü balkonunda, kahvaltı hazırlığında, bizi görünce el salladı gülümseyerek. İlk defa delikanlı “günaydın” dedi komşuya el sallayarak. Tavlayı getirip masanın üstüne koyup tekrar içeriye geçtim sigara almak için. Tavlanın taşlarını dizmeye başlamış. Yarısına yakındı benim geldiğimde. Kalanını da beraber dizdik ve zarları atması için onun tarafına bıraktım.
                Zarları daha kolay almaya başladı eline. İlk oyunu aldı. İkincisini ben aldım. Beş el üzerinden üç oyun alan kazanacak. İltimas geçmiyorum, gayet ciddi oynamam rağmen üç oyun aldı ve tavla partisini kazandı. Tavlayı kapattık, bir sigara yaktı üstüne.
                Baktım keyfi fena görünmüyor, sigaranın beynine zararı olabileceğini tekrar anlatmak istedim. İçim dayanmıyordu içtiğinde zararı olabileceği düşüncesine.  Elden gelen her şey yapılmalıydı bana göre. Vicdan borcu olarak görüyordum kendime. Önce düşündü bir süre ve bir şeyler söyleyecekmiş gibi oldu sonradan vaz geçti söylemekten. Ben de tekrar üstüne düşmedim. Belki daha sonra tekrar anlatırım diye düşündüm.
                Çoğu olayın üzerinden günler geçtiği zaman unutuyordu. Eski konuştuklarımızı unuttuğunu düşünerek konuşmuştum tekrar. Belki de unutmamıştı da o nedenle kızmıştı, sonradan vaz geçme sebebi buydu konuşmaktan. Olabilirdi böyle bir şey.
                Yürüyüşe çıkmanın zamanı geldi. Hazırlıklarımızı yaptım, ilaçlarını aldım, çantaya koydum, suyu gittiğimiz yerlerde alırdık nasılsa. Yalnız bırakmaya cesaret edemiyorum daha. Unutkanlığı oldukça fazla. Her gün gidip geldiğimiz yerleri unutuyor zaman zaman, arada yoklama çekiyorum bazen farkına varıyor yoklamamın bazen de varamıyor.
                Mahallenin yolunun kesiştiği ana caddeyi geçip karşıdaki bahçesi geniş kahve ikinci mola yerimiz olmaya başladı, evden yaklaşık 200 metreye yakın mesafede. Biraz zorlansa da ilk çıkışımızda 100 metreyi zorluyor artık. Mesafe arttıkça dinlenme aralıkları kısalıyor, kısmen yukarı doğru yokuşlu da olunca zorlanması artıyor. Aşağı inerken daha kolay iniyor. Kasları ısınıp gevşemesinden dolayı mola araları da uzamaya başlıyor. Bu aralar ortalama 50 metre kabul ediyorum dinlenme aralarını.
38/

                                                                                                     Dedenin Torunu


Görsel: Google Görseller


2 yorum:

  1. baştan okuyamadığım için yarım yamalak oldu :) sanırım biraz zaman ayırıp okumam gerek 38 yazı olmuş :) Maşallah abi Performansın zirvede :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Fakir Yazar,
      Teşekkür ederim, bir roman denemesi olarak düşündüm bu nedenle arayı soğutmak istemiyorum aslına bakılırsa; ara vermeden devam edersem sonunu getirebilirim, aksi halde dağılıyorum. umarım beğenirsin. :)

      Sil

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.