Empati |
Çocuklarını
üvey ana eline bırakmayı istememişti, öyle demişti kendine sorulduğunda. Nasıl
bir duygu olduğunu anlamamıştı o zamanlar. Fazla bir şey dememişti ilk
sorulduğunda “neden evlenmedin bir daha?” diye. Çok değişik bir duygu vardı o
cümleyi söylediğinde, üzüntü mü, burukluk mu vardı ayırt edememişti.
Bir
an dönüp baktı geriye, beş on adım gerideydi, “dinlenmek ister misin?”
dediğinde “dinlenelim” demişti nefes nefese. Hemen kaldırımın kenarındaki banka
ilişti yavaşça. Biraz ileride tütün satan yaşlı adam oturuyordu yerde. Bize
baktı bir an. Yaşı oldukça vardı tütüncünün, günlük nafakasını çıkarıyordu işte.
Her geliş gidişte görüyorlardı kendisini.
İhtiyar
nefeslenirken kalktı oğlu yanında oturduğu yerden ve tütüncüye doğru yürüdü. “Merhaba”
diyerek tütünlere baktı, yanda paketlenmiş durumda olanlara bakarak elleriyle
yokladı “fiyat ne kadar?” dedi. Başını kaldıran tütüncü fiyatını söyleyince
şaşırdı kıyaslayınca içtiği sigarayı. Geçmişte kendisi de tütünden sigara
sarmıştı uzun bir süre. Önemli bir tasarruftu o zamanlar. Şimdi daha da fazla
tasarruf olacak diye düşünerek yörelerine göre olan tütünlerden oluşan
paketlerden ikişer paket olmak üzere toplamda altı paket aldı.
Neredeyse
içtiği sigara parasının beşte biriydi bir paket tütün sigara. Birkaç yöreyi
tanıyordu, tütünlerini de biliyordu, sert olan tütünden almadı özellikle
yumuşak olanlardan seçti. Sert tütünden bir nefes çekildiğinde öksürüyordu
insan ve başını döndürüyordu hemen. Daha önce denemelerinde yaşamıştı bu durumu
ve bir daha cesaret edememişti gençliğinde.
Tütüncü
adam sevinmişti satışına. Tekrar
yürümeye başladılar eve doğru.
Eve
gelir gelmez balıkları lavaboda güzelce yıkadım. Üzerindeki suların emilmesi
için bir tülbente sararak genişçe bir tabağa bıraktı. Bu arada domates salatası
ve marullardan söğüş hazırladı, üzerlerine de bolca limon sıkarak masanın
üzerine bıraktı.
Ah
şu adam bir düzelse, kendine tam olarak gelse. Kayıp hafıza bulunup çıkagelse
otursa yerine, kendi başına dolaşıp gezebilse, evin yolunu bulabilse yalnız
başına. Ben de kendi başıma kalabilsem, şöyle denizin kollarına atabilsem
kendimi keyifle, ne güzel olurdu. Görebilir miyim acaba o günlerin geldiğini, Amaaan
dedi geçiştirdi içinden. Oğlum durum bu işine gelse de gelmese de artık sen
yaşlı hasta bir adamın bakıcısısın, emekli oldun çalışmaktan bundan sonraki
işin bu. Kabullensen bir an önce daha iyi olursun. Kendine empoze ediyordu
mevcut durumu ama kabullenemiyordu bir türlü.
Nasıl
geçer böyle bir yaşam, ne kadar süreceği bilinmeyen bir durum, yarın ne
yapacağın belli aynı şeyler. Değişen durum ileriye yönelik daha zor durumlar
olacak. İyi bir şey olmayacak ki, biri, çıkıp dese ki yalandan bile olsa,
durumun iyiye gidecek, üç güne kadar mı desem üç yıla kadar mı desem işte üçlü
bir vakte kadar falan çok işe yarayacaktı hani. Falcıya mı gitmeli ne?
33/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.