"Çay" |
Aklından
geçenlere kendisi de gülmeye başladı kıs kıs: arkadaşlarıyla birlikte felsefe,
edebiyat, siyaset sohbetleri yaptıkları zamanlardı, gençlik zamanlarıydı: “ne
günlerdi o günler, ah dönebilsem yine…” diye hayıflandı çayı tutmak için elini
uzatırken. Çayı uzatan garsonun da gülümsemesi dikkatini çekmişti de aklından
geçenlerin okunduğunu düşündü.
Hani
o futbol takımı kurmayı hayal ettiği zamanlar vardı bir de. Sağ ayağını uzattı öne doğru. Kız arkadaşına
dediklerini düşününce utandı biraz; “nasıl cesaret edebildin oğlum sen bunları
o sıska, kara kuru kıza söylemeye?” hakikaten malmışsın be yavrum diye geçirdi
sonra. Çayını karıştırdı acelesi varmış gibi.
“Afferin
kıza be arkadaş, hiç de korkmadan ‘neden olmasın, çok severim çocukları’”
demişti de gülümsemişti utangaç utangaç.”
Biraz ileride oturan adam bakmaya başlayınca sesli düşünmeyi bırakıp
sessiz düşünmeye başladı. Her şey –o an- gözlerinin önünde o zamanki kadar
canlıydı.
“kaç
çocuğumuz olsun istiyorsun aşkım?” diye sormuştu kız, melül melül gözlerinin içine
bakarak o parkta, masada otururken gözlerden ırak. Çok, çooook istiyorum ben,
yani çok çocuk istiyorum. Takım kuracağım, futbol takımı..” demişti, çiftlik
boğası sanıyordu kendisini o zamanlar.
Kızcağız
neye uğradığını şaşırmıştı önce, soruyu sorduğuna sormuşuna bin pişman olmuştu
kendisiyle alay edildiğini düşününce ama çok olgun ve efendi bir kızdı, hakkını
teslim etmek lazım. Kısa sürede topladı kendini:
“Tamam,
aşkım, tamam yaparız, ama bir şartım var.” Hınzırlık mı geçiyor aklından diye
biraz düşünüp arkasından: “neymiş o şartın?” demişti. “geceleri kalkarlarsa,
acıkırlarsa yani, sen emzireceksin.”
Gözlerinin
içine bakınca, gayet ciddi bir istek olduğunu düşünüp, -biberon verme işi diye
anlamış olarak- “tamam, anlaştık. Ben varım.” Demişti ciddi ciddi. Kız
kahkahalarla gülmeye başlamıştı ve parkta kaç kişi varsa onlara bakıyordu. Hiç
önemsememişti o durumu.
“Vay
yavrum vay, ne günlerdi o günler. Şimdi çok geç artık. Hadi diyelim ki on bir
çocuk yapacaksın, ömrün yetmez. Hadi ömre çare bulduk, en az on tane karın
olması lazım ki kısa sürede takımı tamamlayasın. Ya bir de arada zaiyat olursa,
müyendis kafası işte. Her ihtimali hesaplamasan olmaz sanki. Artır, artır şu
hanım sayısını. Eğer kazasız belasız bu takımı kurmak istiyorsan bu saatten
sonra en azından on beş hatun alman lazım akılsız müyendiz oğlum benim. Oldu
olacak evini, damını başına yıksınlar o zaman da. Girecek delik aradığın günleri
de görürüz artık…”
“Çay
mı istedin amca?” dedi tepesinde dikilen garson. Panikleyerek “hayır, hayır!”
deyiverdi birden. “Konuştun gibi geldi de, tam anlayamadığım için sordum amca.”
Gülmeye başladı adam, garson içeri tam girecekti ki: “Ver oğlum ver, bir çay
daha ver…” dedi keyifle.
“Buyur
amca, bu yeni demlikten. Afiyet olsun.”
“teşekkür
ederim evladım, sana bir sorum var.” Merakla baktı garson yaşlı adama.
Önemsemeden soracağı soruyu, laf olsun diye “sor” demişti aslında.
154/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.