Kutu |
İnsan
kendinden kaçamıyormuş, artık net bir şekilde anladım bunu ve iddiam olmadı
hiçbir şey hakkında bu kadar ama bu konuda iddia edebilirim benden iyi öğrenip
ve anlayan yoktur diye. Ne bahane uydurursan uydur bir gün yakana yapışacak ve
sen de anlayacaksın eninde sonunda; hoş ben kadar anlayamazsın da yine de biraz
da olsa bir şeyler öğrenirsin eminim; bekle, gelip yakana yapışmasını bekle
emi!
Yahu
bu kadar mı olur ihanet, insanın kendine ihaneti; benimkiler mi hain yalnızca
acaba diye de merak ediyorum bazen hani. Olacak iş değil, biri fırt dedi çıktı
mı meydana delik dondan bilmem ne çıkar gibi artık zapt et zapt edebilirsen
arkasından gelen it sürüsü gibi akın akın takılırlar peşine; hani uyuyamıyorum
diyorum ya işte bu yüzden, bu it sürüleri uyutmuyorlar beni havlaya havlaya
günler haftalar boyu bazen daha da uzun sürüyor.
Biliyor
musunuz? Sözün gelişi yani, elbette nereden bileceksiniz; bazen korkuyorum
gerçekten kafayı sıyıracağım diye günlerce uyuyamadığım zaman. Öncelerinde bu
kadar sıkıntım olmadı hiç, umurumda da olmazdı uyumak uyumamak, dedim ya
uyumamak için gayret gösteriyordum ve de başarıyordum; ama şimdilerde öyle
olmuyor ihtiyarlıktan mıdır nedir anlamadım, korku bastırıyor işte, kötü bir
durum bu, kalp sıkışıyor, terliyorsun soğuk soğuk, ne düşüneceğini
bilemiyorsun, adım atmaya takatin olmuyor kalkıp vücudu yorsan da uyusan biraz,
zaten bitkin halde neresini yoracaksın, yorulacak vücut mu var ortalıkta; canlı
cenaze, ha gittim ha gidiyorum deyip duruyor karşında mendebur.
Ben
bu kadar biriktirinceye kadar nasıl dayandım- dayanmışım- acaba hiç sormadım
kendime. Hakikaten bu kadarı da fazlaymış. İyi bir toplayıcıymışım, hatırlıyorum
orta okulda başladı bu biriktirme huyum. Bir teneke kutu buldum, ne bulduysam
attım içine, cıvata, kalem ucu, kalem kırığı, düğme… saymayayım daha derken
lisedeyken ilk yıl ev tuttum yine bir odacık, kutumu bulup baş köşeye en göz
önüne yerleştirdim hemen onu çünkü en çok kullandığım o oluyordu neredeyse
kendimi de atacağım içine sığabilsem, o kadar yani: kutu dolmuş, ne koysam
taşıp yere düşüyor, ilave bir kutu yaptım bu sefer kendim.
Orta
okulda el işi derslerinde öğrenmiştim yapmasını kalın kartondan. Kesip
biçiyorsun modacılar gibi uygun ölçülerde ve yapıştırıyorsun al sana bir kutu,
bir de boyadın mı allı pullu, rengarenk; geç karşısına saatlerce seyret Picasso
gibi. Hani şu gülen kadın var ya ona bakmak kadar doyumsuz oluyor, insanın
kendisinin yaptığı için midir nedendir bilmiyorum.
O
da dolmasın diye daha itinalı topluyordum içine atacaklarımı. Çöp kutusundan
farklı olmalı değil mi; ne de olsa anılar dolu hepsinde de. Kutuya
dolduracaklarıma itina gösterdim ama içime doldurduklarıma hiç itina göstermek
aklıma gelmedi, keşke demek aptallıktan başka bir şey değil bana göre o yüzden keşke demek istemiyorum hiçbir zaman.
Her kararı ben vermedim mi? Evet ben verdim. Etkilenmedim mi kararımı verirken
bir şeylerden veya birilerinden? Ona da evet, etkilendiklerim oldu. Zararını da
çektim, sızlanmadan; bilmem neyin davası olmazmış, olmuş bir kere çöz ve yürü
tek çare bu; ders de bu.
47/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.