"Başımı Sokacak Bir Evim Olsa" |
Hiç dert edineceğin, başına bir şey gelir mi diye üzüleceğin kimsenin olmaması iyi olurdu benim için.
Çok üzüldüğüm zamanlar olmuştu o zamanlarda da. Gerçi üzüntülü geçmeyen zamanı çok az hatırlıyorum sanki.
Olabilir
mi böyle bir yaşam. “Sanki neden dünyaya çocuk getirirler ki? Üzülmesi için mi?
Hoşlarına mı gider çocukların üzülmesi?” işte böyle saçma sapan sorularla
doluydu zaman zaman kafamın içi.
Biraz
büyüyünce fikrimde değişiklikler görmeye başladım. Kendime karşı duruyordum
çoğu zaman. “Bir insanın çocuğunun olmaması ne kadar da kötü bir şeymiş?”
başkalarının üzüntülerini görünce bu konuda, benim de fikrim değişti kısa
sürede. Mutlaka doğurgan hanım almalıydım çocukça aklıma göre. Doğurganlığı
olmayanın akrabalarında da aynısı var mıdır? Sorusu çakıldı bir çivi gibi
kafama ve uzun yıllar çıkmadı çakıldığı yerden. Bu çivi yaşamımın geleceğini
etkiledi belki de.
Her ne
kadar saçma ve aptalca düşünmüş olsa da o küçük delikanlı, kızamıyorum ona
şimdi. Bilgi işte, ya da bilgisizlik! İnsanı rezil de ediyor vezir de demek ki,
zamanla öğrendikçe anlıyor insan bunu. Herkesin dönüp geriye bakınca “keşke
şunu yapmasaydım, keşke şöyle yapsaydım” dedikleri mutlaka vardır hayatında.
Aksini söyleyenlere inanasım gelmiyor nedense, olabilir mi böyle bir şey,
yaşamışsa eğer?
Yaşamayanlara
bir diyeceğim olamaz tabiatıyla, nereden bilsin yaşamadığı yaşamı? İnsan ne
olursa olsun, çocuk, fakir, zengin, bey, paşa, kral, dünyanın sahibi; şefkat ve
sarılmaya muhtaç. Eğer hissetmiyorsa bunu içinde bir ölü muhafaza ediyordur ve
o ölünün ağırlığını taşıyordur farkında olsa da olmasa da.
Benim
içimdeyse ölü yılların yükü var ve ben bunun farkına vardım. Evet farkına
vardım ama oldukça geç benim için artık. Ölüyü diriltecek ne bir güç ne de bir
heves var içimde. Hiçbir amaç yok yaşlı, hasta, aciz bir insanın geriye kalan
yaşamını doldurması için gerekli zamanda ne şekilde olursa olayım ayakta
kalayım. Çünkü bana göre onun yaşamı bana bağlı, aksi durumda perişanlığı ve
zavallılığı yerlerde sürünür.
Kızıyor
muyum? Evet, zaman zaman. Neden kendisi için bir şey yapmadı? Diye kızıyorum,
biraz kendini düşünüp bencillik yapsaydı olmaz mıydı sanki, bu günlerden
kesinlikle iyi olurdu, hiç olmazsa kalacak bir evi ve yanında dövse de sövse de
bir karısı olurdu. Uzak veya yakın, ayda veya yılda hatta yıllarda bile olsa
yanına gelecek çocukları olurdu.
İnsanın
evi olması, başka bir ifadeyle: gidebileceğin bir yerin olması kadar güzel bir
düşünce yok bu dünyada. Her zaman, kayıtsız şartsız gidebileceğin bir ev. Evet
gece gündüz demeden istediğin her zaman gidebileceğin bir ev. Büyük, küçük,
apartman, baraka, çadır, kamıştan, yarı açık, sıcak, soğuk nasıl olursa olsun
hiç önemli değil yeter ki olsun.
Benim
hiç gidebileceğim bir evim olmadı hayatımda, hissetmedim, olanına da ne zaman
varsam kilitli olurdu zaten ve düşünürdüm her zaman bir sefere anahtarını
alacağım götüreceğim diye ama bu sefer de başka şey oldu düşünemediğim;
kilitlerin bozulmasından dolayı anahtarlar değiştirilmişlerdi ve vardığımda
yine kilitliydi kapılar. Ev sahiplerinin çalışmadan dönmelerini bekledim her
seferinde. İşte bu yüzden gidesim gelmiyordu.
21/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Bir evi olması gerekiyor insanın gittiğinde huzur Bul dug aç karnını doyurdugu eğlendiği derdini paylaştığı bir evi olmalı insanın ve evi olan paylaşmalı evini dışarıdaki aç insanlar keşke herkes sizin gibi düşünse malesef evi olan insanlar daha çok daha çok istiyor sadece bir değil daha fazlasını elde etmek için uğraşıyor güzel Makale 8c8n teşekkürler
YanıtlaSilJD Sezer,
Silinsanoğlu çok doyumsuz bir varlık. bir türlü yetinmek bilmiyor. insanlar bir süre sonra durup şöyle bir çevresine bakabilseler keşke, belki görürlerdi durumlarını ve ne yaptıklarını.
Teşekkür ederim. :)