Her Şeye Rağmen Yürüyüş
"Park etmeye son ver" |
Sabahları 07,30 civarında
kalkıp kahvaltıyı hazırlıyor, kahvaltıdan sonra kahvemizi içip bazen de tavla
oynuyoruz. Tavla zarlarını parmaklarıyla yakalayamıyor oldukça zorlanıyor.
Yakalamak için kendini zorlamasını seyrediyorum bir şey söylemeden. Çok
zorlandığı her haliyle belli oluyordu. Epeyce denedikten sonra başka deneyimler
başladı. Beyninde aktivite oluyordu seçenekler değerlendirmeye çalışıyordu.
Köşeye getirip parmaklarını birleştirerek kısım halinde tutarak zarları tek tek
almaya başladı. Her alışından sonra yüzünde bir süre sonra mimikler de oluşmaya
başladı.
Mimiklerin oluşması
sevindirmeye başlamıştı beni. Suratı mat bir haldeydi bu günlere kadar.
İfadesiz bir suratı vardı. Tavla oyunumuz bittiğinde dışarıya yürümek için
çıkıyoruz.
Her gün bir adım bile olsa
zorluyordum fazla yürümeyi dinlenmelerde. Her dinlenme arazı bir adım
fazlasıyla devam ederken kendisi bazen kızıyor ve ben de kızgın bir ifadeyle
karşılık veriyordum. Amacım yumuşaklık görmemesiydi benden ki kendisi de
gevşemesin. Bazen banklarda dinlenmek için otururken başkalarının da gelip yanı
başımıza oturduğu zamanlar oluyordu. Oturanlar da yaşlılardı genellikle. Yaşlı
yaşlıya sohbet amaçlı birkaç kelam bile olsa laf atıyor veya bir şey soruyordu.
Ben cevap vermiyorum kendisi cevap versin diye. Bana baktığını fark ediyordum
ama görmezlikten gelerek başka bir yöne bakarak seyrediyor görüntüsü
veriyordum. Beş on dakikalık sohbetler oluşmaya başladı. Sohbetler vasıtasıyla
halüsinasyondan çıktığını fark etmeye başladım.
Birlikte
yürüyüşleri üç ay kadar sürdü. Her gün aynı şeyleri yapmak oldukça sıkıcı bir
hal almıştı onun için ve oğlu için. Bazen baba oğul dinlenirken gelenler
“bakıcın mı?” diye soruyorlardı gülümseyerek. O da “hayır, oğlum” diyordu
gülümseyerek. Mimikleri çalışmaya başlamış, bu durumu da sevindiriyordu kendini
ve oğlunu ama oğlu hiç de taviz vermiyordu hedeflenenlerden. Her sabah evden
çıkmadan önce hedef belirleniyor ve sıkıştırmalar devam ediyordu. Kış ayları
yaklaşmıştı ve havalar soğumaya başladı. Havaların soğuması hem iyi hem de
kötüydü. İyi olan yanı terlemeyi geciktiriyordu ama terleyince de soğuması
tehlikeliydi babası için.
Tatil
bölgesi yavaş yavaş tenhalaşıyor, etraftaki komşular birer ikişer ayrılıyordu.
Bir hafta kadar geçmişti ki komşulardan yalnızca bir kişi kalmıştı karşı
binada. O da gidecekti ama kışın tamamen gelmesini bekliyordu. Her sabah
kalktıklarında balkonda görüyorlardı birbirlerini “günaydın komşu” diyerek
selamlaşırlardı.
Deniz
yanı başlarındaydı ama onların hiç de ilgisi yoktu denizle, suyla. Yalnızca
deniz kenarından yürürlerdi daha ilerideki parka doğru, dinlene dinlene. Parka
ulaştıklarında sanki kaleyi ele geçirmiş kadar mutlu olurlardı. Bu durum
yüzlerine de vururdu. Denize yakın otururlardı masa buldukları sürece. Yosun
kokusu rahatlatıyordu, derin derin nefesler alarak bol oksijeni dolduruyorlardı
ciğerlerine. Bir süre dinlenince çay veya kahvelerini içiyorlar uzun uzun
uzaklara bakıp dalıyordu oğlu.
Bu
dünyadan eli eteği çekmiş halde olan ihtiyar yavaş yavaş kendine gelmeye
başlamıştı. Oğlu bu durumu fak etmiş ve durumdan memnundu. Kötünün iyisiydi
çünkü. Tek istediği şey kendi ihtiyaçlarını kendisinin görebilmesiydi. Hafızası
yerine gelsin, sağa sola gidip eve dönebilsin istiyordu. Bu şekilde tamamen
bağımlılık her ikisini de sıkıyor bitişik ikizler tarzı bir yaşam boğuyordu her
ikisini de.
Oğul
fedakârca işini yapıyor hiç düşünmeden, bir beklentisi olmadan. Kendini
düşünecek bir durumu da yoktu şimdilik çünkü düşünse de faydası olmayacaktı
keyfini kaçırmaktan başka. Zaten yürümekten ve nefes almaktan aciz bir hali
vardı, bitkin, sefil ve suratı düşkündü. Saklamaya çalışsa da çok açık belli
oluyordu.
Bazen
otururken yalnızca nefes alıyorlar hiçbir kelime konuşmadan kalkıyorlardı
birkaç saat oturduktan sonra. Her gelişleri büyük çaba ve dönüşleri de bir o
kadar çaba gerektiriyordu. Üstelik giderken yol yokuştu. İnerken kolay
oluyordu, daha az dinleniyorlardı yolda ama dönerlerken dinlenmeleri daha fazla
oluyordu.
31/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Bloğunuzu yeni keşfettim, inceledim biraz ve gayet güzel yazıyorsunuz. Takibe aldım bloğunuzu, sizi de kendi bloğumuzda misafir etmek isterim :)
YanıtlaSilmaviveedebiyat.blogspot.com
Mücahit Dogan,
SilTeşekkür ederim.
Elbette bir kahvenizi içmeye uğrayacağım.