Pazar, Şubat 11, 2018

Duvarlar Üstüme Üstüme Geliyorlar

"Yalnızlıkta duvarlar üstüme üstüme geliyorlar."

                Birkaç ay geçti böylece, neredeyse ilaç almama durumuna inanmaya başladım ben de. Her şey yolunda gidiyor bu aralar. Ben de tekrar iş aramaya başladım kendime.                           Yakınlarda bir iş olsun istiyordum; acil bir durumda birkaç saatlik yoldan yanına gelebileyim diye düşünüyordum.                                 

           Yalnızlığın zor olmasını anlayabiliyordum ancak gelecek günler için elimizde üç beş kuruş paramız olması iyi olacaktı. Kötü günler gelebilirdi ileriki zamanlar içinde.

                Küçük de olsa başımızı sokacak bir evin hayalini kuruyordum kendimce. Kirada nereye kadar giderdi durumumuz. Birilerinin iki dudağı arasında yaşamak zor işti bana göre. Ne de olsa rahat edemiyordum kiracılıkta.
                Hep hayalini kurmuşumdur küçücük bir kütüphanenin, çocukluğumdan beri. Kitaplarım gözümün önünde dursunlar, bana baksınlar sürekli masum masum gülümseyen gözleriyle. Arada bir fırlayıp dizildikleri yerden biri geçsin karşıma yalnızlığıma arkadaş olsun; dertleşmeye geldim seninle desin. Dertleşelim, çocukluğumu anlatsınlar bana, gençliğimi nasıl yaşlandığımı…
                Çok şeyden kaçtım ama hiç kitaplardan kaçmak geçmedi aklımın ucundan, ne bileyim belki de doğrucu oldukları, göründükleri gibi oldukları için midir yoksa nabza göre şerbet verdikleri için mi? Onların yanında hep rahat hissettim kendimi. Kendimden kaçtığımda bile hep onlara sığındığımı fark ettim son yıllarda. Kaçışım onlara doğru olduğunu anlayınca tedirginlik yaşadım kısa bir süre. Ya yalan söylüyorlarsa! Kanmışsam onların gerçekliğine, gerçeklerine.

                İş konusu açıldığında tedirginlik yaşadığını fark ettim “İşe gitmem seni tedirgin ediyor mu?”                      

                “Duvarlar üstüme üstüme geliyorlar gibi oluyor; hele karanlık basınca inim inim inliyor evin içi, çınlayıp duruyor.” Dediğinde kendimi kötü hissettim. 

                   Bir an dediklerini ve seçtiği kelimeleri düşününce hiç aklıma gelmediğini fark ettim böyle bir şey düşüneceği ve hissedeceğini.
Anladım ki; birlikteyken hiç olmazsa yalnızlık duygusu ortadan kalkıyormuş kendini daha rahat hissediyormuş. Öyle pek sık sohbet edip hal yol olmasak da arada bir takılmam, şaka yapmam onun için çok önemliymiş anlaşılan.
Güzel bir öğle vaktinde yemeğimizi yedikten sonra çıktığımız parkta enine boyuna konuşmak istedim kendisiyle işe gitmeyi, çalışmak zorunda olduğumu. Hiç olmazsa başımızı sokacak bir ev alabilelim her hangi bir yerden. 
Artık yerleşecek yerin önemi kalmadı, nerede akşam orada sabah bizim için nasılsa. Neredeyse dış dünyayla ilgimiz alakamız kesildi gibi bir şey; yalnızca havasını suyunu, güneşini kullanıyoruz dünyanın.
Hani denir ya; “ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” aynen öyle oldu bizim durum da işte. Daha dün neydik, bu günse ne haldeyiz. Bir anda gökdelenin tepesinden düştük yere ama ölemedik yaşıyoruz gibi bir şey. Çok ağır bir sarsıntı bizim yaşadığımız. Varlıktan yokluğa, çokluktan hiçliğe giden yolların tamamı bize doğru çıkıyor daima. Her sokağın sonu çıkmaz. Nereye kadar bu yol şimdilik bilinmez durumda. Biz de inatla yürümeye devam ediyoruz işte kör topal adına yürümek denirse tabii ki.
Bu günlere gelişimiz bile mucize gibi bir şey ve kimse inanamıyor da zaten bilip tanıyanlardan. Hoş! Ben de kaçıyorum ya zaten bilen tanıyanlardan. Kimseye dert anlatamam, kimsenin de nazını çekecek halim yok şimdilik; biraz toparlanıp kendime geldiğimde tekrar çıkarım inimden ve meraklılar da merakını gidermiş olur böylece. Kimseye kırgınlığım yok kendime kırgınım sadece.

116/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Merhaba, yazınız için teşekkürler. Bloggerların buluşma ve sosyal paylaşım noktasına sizi de bekleriz. İyi çalışmalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blog World,
      teşekkür ederim. Görüşmek dileklerimle hoşça kalın.

      Sil

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.