Cuma, Kasım 24, 2017

Yer Yarıldı Sanki!

"Arıyorum"

Bulabilecek miyim?

Beş dakikamız kaldı arabanın kalkmasına ama ben koşturmaktan terlemiş haldeyim ve nereye bakacağımı bilemez haldeyim. Kime ne sorabilirdim o anda. Tek çare koşturup ortalığa bakmak. Arabayı kaçırmayı göze aldım almasına ama canım da yanıyordu ölen bilet parasına, önemliydi   benim için. Zaten ucu ucuna her şeyden kısarak yaşıyorduk, ayda bir bile olsa bu geliş gidişler kesede önemli bir delik açıyordu, mecburduk gelmeye de. Sağlık meselesiydi sonuçta.

Arada bir peronun olduğu yere geliyorum ya da peronun olduğu yeri görebileceğim bir yerden bakıp tekrar aramaya çıkıyorum derken muavin bağırmaya başladı “aşağıda yolcu kalmasın” diye. İlk kez böyle bir durum yaşıyordum. Nasıl da gözümden kaçırdım tuvaletten çıkışını? Diye kendimi suçlayıp kendime iyi bir ceza vermek istiyorum ama ne yeri ne de zamanıydı şimdi. Gözleri dört açmalıydım son saniyelere kadar.
Kaptan arabaya bindi ve muavinin gözü benim üstümde benimkisi de muavinin üstündeydi. Tekrar tekrar dönüp baktım inanamıyordum karşıdan geliyordu koşturmaya çalışarak, kan ter içinde ve perişan görünüyordu. İşaret ettim muavine babamı işaretle göstererek. Muavin de kaptana işaretle anlattı durumu ve perondan çıkışı daha yavaş yaptı kaptan.
Perondan çıktı araba ve yönünü çıkışa doğru çevirdi hala ön kapısı açık arabanın ve muavin aşağıda, yavaş yavaş hareket ediyor, yetişti babam; yardım ederek arabaya çıkardım ve yerimize oturduk. Her yanı su içindeydi, epeyce yürümüş olmalı peronu buluncaya kadar.  Nasıl bulduğunu merak ettim.
“Nasıl buldun?” deyince yüzüme dikkatlice baktı önce, kızıp kızmadığımı anlamaya çalışıyordu belli ki. Acıdım haline ve gülümsemeye çalışarak kafamı salladım tekrar sordum aynı soruyu. “Çıktım, birden unuttum her şeyi, karıştırdım. Epeyce dolaştım ama nedense sormayı akıl edemedim en son aklıma geldi “neden sormuyorum?” diye. Birisine sorunca da tarif etti burayı beni kata kadar çıkarıp bu arabayı gösterince seni de gördüm zaten, çok sevindim. Kayıp oldum sanmıştım.” Dedi gözleri dolu doluydu.
Rahat bir nefes aldım ben de o da. Arkama yaslandım bir süre düşünerek. Ben bir şeyleri eksik düşünüyordum anlaşılan. Bir türlü kabullenemedim durumunu. Her seferinde kendime empoze ediyorum durumunu ve düşünebildiğim tüm tedbirleri alıyorum güya kendimce, evi bulabilmesi için. Bir kez daha öğrenmiş oldum yaşayarak durumun vahametini. Bebek gibi yanından ayrılınmayacak bu adamın, anlaşılması ve kabullenilmesi gereken durum bu.
Yaşadığım şok beynimin içini tamamen değiştirdi, içindeki sıvı boşaltılıp başka bir sıvı dolduruldu sanki ve ben bir anda değişiverdim ona karşı. Kızıp, neyi yapıp yapmaması gerektiğini bilip bilmediğinin değerlendirmelerini yaparken; şimdi bebek oluverdi gözlerimde ve korunmaya kollanmaya, yardıma ihtiyacı vardı. Ne yani, bu yaşta rahatsızlığının bile farkında olamayan adam yardım istemeyi mi düşünecekti benden.
Şimdiye kadar kimden yardım istemiş ki de şimdi yardım isteyecek birinden. Ben bile bilmiyorum yardım istemesini.  Hem yardım istenecek vardır istenmeyecek vardır; öyle her önüne gelenden yardım istenilmez ki. Yardım istemek demek zordayım, elimden tut demektir; yanlış kişiden yardım istemiş olursan tam da kucağına düşmüş olursun en zayıf zamanında ve kolayca alt ediverir karşındaki bilmediğin kişi de. İşte bu yüzden yardım isteme bizim lugatımızda bulunmaz; ölürken bile. Biz yardımı gözlerimizle isteriz, eskiden öyle yapardık ve karşının elinden geliyorsa da yardım elini uzatırdı sessizce. İşte bu yüzden benim sessizce yardım etmem gerekli bu adama.
74/
Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.