"Arıyorum" |
Bulabilecek miyim?
Beş dakikamız
kaldı arabanın kalkmasına ama ben koşturmaktan terlemiş haldeyim ve nereye
bakacağımı bilemez haldeyim. Kime ne sorabilirdim o anda. Tek çare koşturup
ortalığa bakmak. Arabayı kaçırmayı göze aldım almasına ama canım da yanıyordu
ölen bilet parasına, önemliydi benim
için. Zaten ucu ucuna her şeyden kısarak yaşıyorduk, ayda bir bile olsa bu
geliş gidişler kesede önemli bir delik açıyordu, mecburduk gelmeye de. Sağlık
meselesiydi sonuçta.
Arada bir
peronun olduğu yere geliyorum ya da peronun olduğu yeri görebileceğim bir
yerden bakıp tekrar aramaya çıkıyorum derken muavin bağırmaya başladı “aşağıda
yolcu kalmasın” diye. İlk kez böyle bir durum yaşıyordum. Nasıl da gözümden
kaçırdım tuvaletten çıkışını? Diye kendimi suçlayıp kendime iyi bir ceza vermek
istiyorum ama ne yeri ne de zamanıydı şimdi. Gözleri dört açmalıydım son
saniyelere kadar.
Kaptan arabaya
bindi ve muavinin gözü benim üstümde benimkisi de muavinin üstündeydi. Tekrar
tekrar dönüp baktım inanamıyordum karşıdan geliyordu koşturmaya çalışarak, kan
ter içinde ve perişan görünüyordu. İşaret ettim muavine babamı işaretle
göstererek. Muavin de kaptana işaretle anlattı durumu ve perondan çıkışı daha
yavaş yaptı kaptan.
Perondan çıktı
araba ve yönünü çıkışa doğru çevirdi hala ön kapısı açık arabanın ve muavin
aşağıda, yavaş yavaş hareket ediyor, yetişti babam; yardım ederek arabaya
çıkardım ve yerimize oturduk. Her yanı su içindeydi, epeyce yürümüş olmalı
peronu buluncaya kadar. Nasıl bulduğunu
merak ettim.
“Nasıl
buldun?” deyince yüzüme dikkatlice baktı önce, kızıp kızmadığımı anlamaya
çalışıyordu belli ki. Acıdım haline ve gülümsemeye çalışarak kafamı salladım
tekrar sordum aynı soruyu. “Çıktım, birden unuttum her şeyi, karıştırdım.
Epeyce dolaştım ama nedense sormayı akıl edemedim en son aklıma geldi “neden
sormuyorum?” diye. Birisine sorunca da tarif etti burayı beni kata kadar
çıkarıp bu arabayı gösterince seni de gördüm zaten, çok sevindim. Kayıp oldum
sanmıştım.” Dedi gözleri dolu doluydu.
Rahat bir
nefes aldım ben de o da. Arkama yaslandım bir süre düşünerek. Ben bir şeyleri
eksik düşünüyordum anlaşılan. Bir türlü kabullenemedim durumunu. Her seferinde
kendime empoze ediyorum durumunu ve düşünebildiğim tüm tedbirleri alıyorum güya
kendimce, evi bulabilmesi için. Bir kez daha öğrenmiş oldum yaşayarak durumun
vahametini. Bebek gibi yanından ayrılınmayacak bu adamın, anlaşılması ve
kabullenilmesi gereken durum bu.
Yaşadığım şok
beynimin içini tamamen değiştirdi, içindeki sıvı boşaltılıp başka bir sıvı
dolduruldu sanki ve ben bir anda değişiverdim ona karşı. Kızıp, neyi yapıp
yapmaması gerektiğini bilip bilmediğinin değerlendirmelerini yaparken; şimdi
bebek oluverdi gözlerimde ve korunmaya kollanmaya, yardıma ihtiyacı vardı. Ne
yani, bu yaşta rahatsızlığının bile farkında olamayan adam yardım istemeyi mi
düşünecekti benden.
Şimdiye kadar
kimden yardım istemiş ki de şimdi yardım isteyecek birinden. Ben bile
bilmiyorum yardım istemesini. Hem yardım
istenecek vardır istenmeyecek vardır; öyle her önüne gelenden yardım istenilmez
ki. Yardım istemek demek zordayım, elimden tut demektir; yanlış kişiden yardım
istemiş olursan tam da kucağına düşmüş olursun en zayıf zamanında ve kolayca
alt ediverir karşındaki bilmediğin kişi de. İşte bu yüzden yardım isteme bizim
lugatımızda bulunmaz; ölürken bile. Biz yardımı gözlerimizle isteriz, eskiden
öyle yapardık ve karşının elinden geliyorsa da yardım elini uzatırdı sessizce.
İşte bu yüzden benim sessizce yardım etmem gerekli bu adama.
74/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.