"Kayıp Adam" |
İçimdeki Üçüncü Dünya Savaşı
Arada bir
kendi düşündüklerimden dolayı kendime karşı savaş açıp kazandıkça da
şaşkınlığıma kızıyordum. Şu işe bak, kurt kocadı farenin oyuncağı oldu, bir
zamanlar model seçtiğim adam, kahramanım, üstüne toz bile kondurmamaya özen
gösterdiğim adam, yani babam şimdi ne hallerde ve ben ne düşünüyorum.
Kızgınlığım,
kırgınlığım, burukluğum ve daha başka ne tür kötü duygular varsa bilmediklerim
de dahil hepsi de ben de mevcut bu aralar. Her zaman ve her yerde bu duygular
ve benimle birlikteler sık sık, kovmaya gücüm yetmiyor.
Kan
ter içinde kaldığımı fark ettim, araba perona yaklaşıp “son durak” dediğinde
muavin. Şaşırdım birden insanların ayağa kalkmasına. Bu sefer herkes benden
önce davranıyordu. Ben en sona kaldım. Eşyalarımı topladım aheste aheste, Babam
da ayağa kalkmış benden önde yürüyordu.
Aşağıya
indik arabadan ve çevreye bakınınca kalabalığın oldukça fazla olduğunu gördün,
bir kat aşağıya inmeliydik ama babam yavaş kalıyordu. Birden bir şey oldu sanki
bana. Değişmeye başladı duygularım, anlamaya başladığımı falan düşünmeye
başladım durumunu. Bebeklere nasıl davranılıyorsa sabırlı sabırlı ve her
yaptığını büyütmeden, bu adama da öyle davranmam gerektiğini aklıma koydum bir
anda. Sanki bir saat boyunca yolda ve sabahtan beri hatta bir iki aydır
düşünülenleri düşünen ben değilim de başka birisiymiş gibi, şimdi bir anda her
şey ters döndü.
Anlamaya
çalışıyorum kendimi, ikindiye yakın eczaneden aldığımızda ilaçları, o aldığım
tek doz mu yapmıştı? Mümkün değildi bu bilimsel olarak. Peki ya neydi, kendimle
savaşım üçüncü dünya savaşımıydı içimdeki savaş, üçüncü dünya savaşını mı
kazanmıştım da ondan mı böyle oldum?
Birlikte
yürüdük bilete saat koydurmak için, sabahleyin gidiş dönüş almıştım ama dönüş
saatini açık bıraktırmıştım. Neden kötüydü, benim bir öğün yemeğimi
karşılıyordu indirimi neredeyse. Bilet işlemimiz tamamlandıktan sonra perona
doğru yürümeye başladık.
“Herhangi
bir ihtiyacın var mı, tuvalet falan?” dediğimde yürürken, “küçük su dökeyim”
dedi. Yarım saat kadar zamanımız vardı. “Tamam” dedim ve karşımızda görünen ve
100 metre kadar uzaklıktaki tuvaleti gösterdim, kendim de olduğum yerden takip
edeceğim.
Daha
öncelerinde de girdiği için biliyordu tuvaleti, çok rahattım ben de gidip
geleceğinden emindim. Tereddüte gerek yoktu zaten karşımdaydı da üstelik.
Gitti. Beklemeye başladım ayakta bir sigara yakarak, gözlerimi ayırmıyorum o
yönden, bazı insanlar rahatsızlık hisseder falan diye de düşünüp arada başka
yönlere de çeviriyorum başımı.
Zaman
azalmaya başladı, merak etmeye başladım. Yirmi dakika kadar geçmiş olmasına
rağmen çıkan yoktu hala. Gittim ve çalışana sordum tarifini yaparak, hatırladı
girişini, çıktı mı? Diye soracaktım ki benden önce davrandı “çok oldu çıkalı”
dedi yüzüme aptalmışım gibi küçümser bir bakışla.
Etrafa
bakındım ama görünür yerde yoktu. Dediğine göre çok olmuş ama yanıma da
gelmediğine göre yanıldı demek ki başka yere gitti. Dönüşü hatırlayamadığı için
karıştırdı. Hızlı adımlarla gidebileceği yerleri dolaşmaya başladım içerisini
ve dışarısını, merdivenlerden yukarı kata inip çıktım koşturarak ama yoktu
ortalıkta, yer yarılıp içine düştü sanki koskoca adam.
73/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.