Cuma, Kasım 03, 2017

Yaşadıkça

Kar_topu
Kar Topu Gibi Yuvarlanmak

Bu çay bahçesinde oldukça rahatlıyoruz biz, belki de sahil olmasından, denizle alabildiğince iç içe olmamızdan, her ne kadar suyun soğukluğu olsa da denizin çarşaf gibi ve masmavi oluşuydu belki de bizi rahatlatan.                  Gemilerin, tur teknelerinin ufuktan çıkışı ve dibimize kadar gelişleri meşgul ediyor her ikimizi de.
                Buraya oturduğumuzda fazla konuşmadığımız dikkatimi çekmeye başladı epeyce zamandır. Denizle konuşuyoruz sürekli, bizi ancak deniz ve masmavi suları anlıyor; arada duygularımıza tercüman olup kabarıveriyor dalga dalga.
                Tatil zamanları geldi gözlerimin önüne, her ne kadar sıkıntım olsa da bir şekilde gömebiliyordum sıkıntılarımı içimin derinliklerine, ben öyle sanıyormuşum belki de. Mahzunlaştım birden, boynum büküldü, çevirdim başımı diğer tarafa. Hayaller gelemedi o yöne.
                Yaşadıkça bir şeyler gelir insanların başına, bazen altından kalkılamaz sandıkların da çıkıverir karşına birden ve hiç beklenmedik zamanda. Mesele o anda başlar, hodri meydan, el mi yaman, bey mi yaman; haydi bakalım, görme, tanıma zamanı. Tanımanın bedeli, öğrenmenin bedeli ağırdır bazen bazılarına göre, bazılarıysa yumak olurlar tıpkı kar topu gibi, birlikte yuvarlanırlar; yuvarlandıkça da büyürler, büyürler; dururlar bir düzlükte, ya da yaslanarak kaya parçasına. Baharın gelişini beklerler, erir kar yumağı sıcaklarla ve sular etrafını; yeşillenir bir süre sonra ve baharın güzelliği alabildiğine önlerindedir.
                Yanımızda küçük çocuk parkında bir balon patlama sesiyle irkildim, bomba gibiydi, önümdeki çayı deviriyordum neredeyse, ucuz atlattı çay; ılıklaşmış. Çayımı yeniledim. Deli kanlı parmak kaslarını çalıştırıyor, dikkatini dağıtmak istemedim.
                Öğle yemeği tamamdı ama akşam yemeği geldi aklıma. Evdeki yemeklikleri gözden geçirdim, zaman alacak şeyler kalmış, en iyisi bugün de akşam yemeğimizi dışarıda halletmekti. Epeyce oturur, geç kalkardık yukarıya doğru çakarken, bildiğimiz yoldan gideceğiz. Mahallemizde ev yemekleri yapan küçük leziz yemekleri olan bir aile lokantası keşfetmiştim, aklıma geldi; orada yer geçerdik eve.
                Güneşin batmasına az bir zaman var, nasıl da akıp gitti zaman, kalktık. Yürüyerek hiç dinlenmeden sahili bitirdik ve caddeye dönen kavşağa geldik. Kavşaktan geçmeden önce dinlenmeye karar verdik. Epeyce yol kat ettik bu sefer, şaşırdım. Beş altı yüz metre kadar vardı yürünen mesafe. İlkti bu kadarı hiç dinlenmeden.
                Sevinçli gibiydi durumu, her ne kadar mimiklerinden anlaşılmasa da gözlerindeki matlık gitmişti, eskisine göre daha canlılardı.
Mahalledeki lokantaya geldik, koluna girerek yönlendirdim, anladı hemen göresiye. Yemeğimizi yedik rahat rahat ve hesabımızı ödeyip kalktık. Bizi tanımışlar öncelerinden, dikkat çekiyormuşuz birlikte.    Bazı günlerde özel yemekleri olurmuş, bizim açımızdan tanışmak iyi oldu, gece geç vakte kadar açık olurlarmış.
Biraz ilerideki fırına doğru yürüdük, ekmek almak için, sabah kahvaltıya ekmek olmadığını hatırladım, üç ekmek alıp yola devam eden Delikanlı’ ya ulaştım arkasından.
52/
                                                                                                   Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.