Kar_topu |
Bu çay
bahçesinde oldukça rahatlıyoruz biz, belki de sahil olmasından, denizle
alabildiğince iç içe olmamızdan, her ne kadar suyun soğukluğu olsa da denizin
çarşaf gibi ve masmavi oluşuydu belki de bizi rahatlatan. Gemilerin, tur
teknelerinin ufuktan çıkışı ve dibimize kadar gelişleri meşgul ediyor her
ikimizi de.
Buraya
oturduğumuzda fazla konuşmadığımız dikkatimi çekmeye başladı epeyce zamandır.
Denizle konuşuyoruz sürekli, bizi ancak deniz ve masmavi suları anlıyor; arada
duygularımıza tercüman olup kabarıveriyor dalga dalga.
Tatil
zamanları geldi gözlerimin önüne, her ne kadar sıkıntım olsa da bir şekilde
gömebiliyordum sıkıntılarımı içimin derinliklerine, ben öyle sanıyormuşum belki
de. Mahzunlaştım birden, boynum büküldü, çevirdim başımı diğer tarafa. Hayaller
gelemedi o yöne.
Yaşadıkça
bir şeyler gelir insanların başına, bazen altından kalkılamaz sandıkların da
çıkıverir karşına birden ve hiç beklenmedik zamanda. Mesele o anda başlar,
hodri meydan, el mi yaman, bey mi yaman; haydi bakalım, görme, tanıma zamanı.
Tanımanın bedeli, öğrenmenin bedeli ağırdır bazen bazılarına göre, bazılarıysa
yumak olurlar tıpkı kar topu gibi, birlikte yuvarlanırlar; yuvarlandıkça da büyürler,
büyürler; dururlar bir düzlükte, ya da yaslanarak kaya parçasına. Baharın
gelişini beklerler, erir kar yumağı sıcaklarla ve sular etrafını; yeşillenir
bir süre sonra ve baharın güzelliği alabildiğine önlerindedir.
Yanımızda
küçük çocuk parkında bir balon patlama sesiyle irkildim, bomba gibiydi,
önümdeki çayı deviriyordum neredeyse, ucuz atlattı çay; ılıklaşmış. Çayımı
yeniledim. Deli kanlı parmak kaslarını çalıştırıyor, dikkatini dağıtmak
istemedim.
Öğle
yemeği tamamdı ama akşam yemeği geldi aklıma. Evdeki yemeklikleri gözden
geçirdim, zaman alacak şeyler kalmış, en iyisi bugün de akşam yemeğimizi
dışarıda halletmekti. Epeyce oturur, geç kalkardık yukarıya doğru çakarken,
bildiğimiz yoldan gideceğiz. Mahallemizde ev yemekleri yapan küçük leziz yemekleri
olan bir aile lokantası keşfetmiştim, aklıma geldi; orada yer geçerdik eve.
Güneşin
batmasına az bir zaman var, nasıl da akıp gitti zaman, kalktık. Yürüyerek hiç
dinlenmeden sahili bitirdik ve caddeye dönen kavşağa geldik. Kavşaktan geçmeden
önce dinlenmeye karar verdik. Epeyce yol kat ettik bu sefer, şaşırdım. Beş altı
yüz metre kadar vardı yürünen mesafe. İlkti bu kadarı hiç dinlenmeden.
Sevinçli
gibiydi durumu, her ne kadar mimiklerinden anlaşılmasa da gözlerindeki matlık
gitmişti, eskisine göre daha canlılardı.
Mahalledeki
lokantaya geldik, koluna girerek yönlendirdim, anladı hemen göresiye.
Yemeğimizi yedik rahat rahat ve hesabımızı ödeyip kalktık. Bizi tanımışlar
öncelerinden, dikkat çekiyormuşuz birlikte.
Bazı günlerde özel yemekleri olurmuş, bizim açımızdan tanışmak iyi oldu, gece
geç vakte kadar açık olurlarmış.
Biraz
ilerideki fırına doğru yürüdük, ekmek almak için, sabah kahvaltıya ekmek
olmadığını hatırladım, üç ekmek alıp yola devam eden Delikanlı’ ya ulaştım
arkasından.
52/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.