Cuma, Kasım 10, 2017

İç savaş çıktı!

servis

Otogarda İç Savaş

                 Birkaç gün içinde kontrole gitmemiz gerekli, sabah erkenden çıkıp bineceğiz otobüse, İzmir’e oradan da Manisa’ya yaklaşık iki buçuk üç saat kadar çekiyor gidiş, dönüş de bir o kadar ve günün tamamı ölüyor bizim için. Ölüyor dedim ama aslında en önemli değişikliği o günlerde yaşamış oluyorum ben. Koşuşturmayla geçiyor günün tamamı neredeyse ve dakikalarla yarışıyorum adeta uç uca denk getirmek için dakikaları.
                Kafamın içinde dönüp duran sorulara yenileri eklenmeye başlıyor daha sabahın köründe otogara giderken. Yaz gününde sıkıntı olmuyor ama havaların soğuması kötü oldu, çelik gibi sabah sabah, nefes aldığımda bile bademciklerim ağrımaya başlıyor bırakın alnımın sızlamasını. Tedbir almak gerek bundan sonrası yolculuklar için.
                Sabah ezanına doğruydu, mahalleden ana caddeye çıkıp, servis otobüsünün gelmesini beklemeye başladık. Hava sisli ve nemli, kurtların uluması geldi kulağıma, kendimi yapayalnız dağ başlarında ıssız ve çorak bir yerde hissediyorum. Kafam da “ya bir aksilik olursa ya yetişemezsek zamanında, olur ya doktor olmazsa, internet kahveden niye ayarlamadın randevuyu?..  Daha neler neler yiyip bitiriyorum kendimi, mideme kramplar giriyor, kalbim sıkışıyor ağzımın içi kuruyup dilim damağıma yapışıyor böyle durumlarda. Yaşamın fazlalık olduğunu düşünmeye başlıyorum. “Ya daha kötü duruma gelirse! Ne yaparım o zaman tek başıma, adamı yatağına bağlayıp mı ekmek almaya çıkacağım dışarıya, şimdilerde hiç olmazsa dışarılara çıkıp hava alabiliyoruz, o zaman ne olcak, yatağının başında ölümünü bekleyeceksin ihtiyarın. Ne zaman öleceği de belli olmaz. Vücudu sağlam pek kolaylıkla da olmaz. Yıllar alabilir başında beklemek, yedirip içirmek, o kadar ağır vücudu nasıl aktarıp dönderirim ben?..
                Servis arabası geldi, bindik otogara vardık. Bileti aldım, zamanımız var on on beş dakika kadar. Evden kahvaltı yapmadan çıktık. Çay bohça ya da simitle yapalım diye, hemen kahvede bir masaya oturduk telaşla ve çay söyledik iki adet simit aldıktan sonra.
                İçim içime sığmıyor sanki booom diye patlayıvereceğim. Araba birden kalkıverecekmiş gibi içime bir sıkıntı girdi, neredeyse simidi tek lokmada yutacağım ama çayım gelmedi henüz, en iyisi çayların gelmesini beklemek. Arabanın da kalkacağı saat belli ve karşımda beş adım mesafede bekliyor araba bom boş. Kaptan arabayı çalıştırmamış bile motorunun ısınması için.  Demek ki zaman var yeterince sıkıntı duymamın anlamı da yok o zaman. Rahat rahat yiyebiliriz simidimizi ve çayımızı da içebiliriz, aceleye getirip de ağzını yakmanın bir anlamı yok’
                 
59/
Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.