Pazartesi, Kasım 06, 2017

Fener Alayı Kararımız

"Fener Alayı"

Fener Alayını Seyretme Planımız

            Tören bittiğinde de acıkmaya başladık. Tam da zamanında bitti, daha öncelerinde yediğimiz aile lokantası yakınımızdaydı hemen 100 metre ilerimizdeydi. 
         Caddeyi karşıya geçip ulaşabileceğiz. Ses yoğunluğu rahatsız etti biraz ama belli etmek istemedi benim moralim bozulmasın diye. Ayrılmamıza sevindiğini düşündüm.
                Karnımızı doyurduk. Biraz da havadan sudan konuşarak vakit öldürdük onlarla. Tekrar çıktık lokantadan ve yakındaki kafeteryanın dışarıya atılmış masalarından birine oturup kahve ve çay içtik. Acelemiz yoktu, zamanımız oldukça bol, öldürecek şeyler ardık bir süre. Ne yapacağımıza karar veremeyince birer çay daha söyleyerek oturmaya devam ettik bir süre daha.
                Bir yerde fazla oturmak pek hoşuma gitmiyor son zamanlarda. Eskilerde oturduğum yerde saatlerce otursam da sıkılmazdım genellikle, kafamda düşüneceğim işler olurdu ama bu zamanlarda öyle değil; hesaplaşmalarım var kendimle. Kendime fazla yüklediğimi düşünürüm bazen ama birden gelip saplanıverir beynime bir hesaplaşma, neden? Diye sorarım kendime o zaman. Cevabını yüzlerce hatta binlerce verdiğim hem de aynı cevapları verdiğimi hatırlasam da bir türlü ikna edemem kendimi.
                Acizliğime kızarım kendi kendime, ne derse desin başkası. Neden yapmadın? Sorusuna cevaplarım da hazır, şartlar; şartlar öyle gerektiriyordu, aç, açıktım, zavallıydım. Kendim biliyorum ama benden başka kimseler de bilmiyordu, işte benim de genlerimde kotlu olan maharetim bu. Keşke böyle maharet olmaz olsaydı da dünya âlem bilseydi zavallılığımı; belki biri çıkar da el uzatırdı, merhem olurdu yaralarıma.
                Sigara canım istedi. Elimi attım küçük el çantama, çıkardım paketi. Bir tane alıp yaktım caddeden geçen arabaları seyrederken. Hızlandırılmış filim gibiydi caddeden geçen arabalar. “Canın çekiyor mu sigara? Çekiyorsa uzakta içeyim.” Dedim ihtiyar delikanlıya.
                “Çekiyor ama, sen iç, iç burada; ben de nasipleneyim havasından suyundan” dedi gülümsemeye çalışarak. Şaka yapıyordu, ilklerdendi bu şaka girişimi. Sevindim durumuna.
                Saatlerce oturduk birkaç çay daha içerek. Bazen konuşmasını teşvik etmek için sorular soruyordum sohbet olsun diye. Eskilerdendi genellikle sorularım. Kendi anılarımdan hatırladıklarım birkaç olayı çok net hatırlaması beni bile şaşırttı, yanlış hatırladıklarım taraflarını düzeltti.
                İkindi serinliği başladı, biz de üşümeye başladık; gündüz daha sıcak olduğu için kıyafetlerimizi ona göre almıştık. Geriye döndük yavaş ve dinlenmiş olarak. Geçerken marketten ihtiyaçları alıp devam ettik eve doğru.
                Fener alayına akşam gitmeye karar verdik, o zamana kadar dinlenecektik evde.   Öyle de yaptık. 
              Fener alayının geçeceği cadde üzerinde bir çay bahçesine oturduk yine. Fener alayı geliyordu marşlar ve bando eşliğinde. Ortalık bayram yerine dönüvermişti, insanlar evlerinden dışarıya dökülmüş, çocukların ve yetişkinlerin ellerinde bayraklar, balonlar sallanıyordu her tarafta.
                İhtiyar delikanlıda kıpırtılar olmaya başladı, etkilenmişti anlaşılan. Gözlemledim fark ettirmeden bir süre. Bando dibimizde çalıyor gibiydi. Davul zurna ve zeybekler de vardı konvoyun en önlerinde.  
                  Zeybek havaları coşturmaya yetti de arttı bile ortamı. Balkonlarda bile oynuyordu insanlar büyüklü küçüklü. Delikanlı da coşmakta haklıydı. Kafamızda bir şey kalmamıştı bir süre de olsa.
               
55/
                                                                               Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.