"Telefon görüşmesi" |
İçimdeki
korkularla birlikte bir hafta yaşamanın verdiği korkularla birlikte, beni
kurtaracak, daha doğru bir ifadeyle; kurtaracağını düşündüğüm telefon numarasını
aldım elime ve içimdeki rahatlayan hislerin devamlı olmasını dileyerek hem
korku hem de sevinç içinde numara tuşlarına bastım aceleyle.
Telefonun çalmasını sabırsızlıkla
dinleyerek açılmasını bekledim bir süre. Dört ya da beş kez çaldı ama açan
olmayınca panikledim birden. Cesaretim kırıldı.
Hemen tekrar aramayı düşünsem de cesaret edemedim. Beklemek daha iyiydi benim için. Açıldığında rahat görüşebilmek için kendimi toparlayıp güven kazanmalıydım kendime. Aksi halde sesimin tedirginliği karşı tarafı tedirgin edebilir korkusu kaplamıştı içimi.
Hemen tekrar aramayı düşünsem de cesaret edemedim. Beklemek daha iyiydi benim için. Açıldığında rahat görüşebilmek için kendimi toparlayıp güven kazanmalıydım kendime. Aksi halde sesimin tedirginliği karşı tarafı tedirgin edebilir korkusu kaplamıştı içimi.
Ne kadar zaman geçtiğini
düşünmedim ama epeyce saatler geçmiştir diye düşünerek tekrar çaldırdım karşı
telefonu. Yine açan yoktu. Aramalara baktığımda beş dakika ancak geçmiş
olduğunu görünce kendime güldüm. Akşama doğru aramak daha iyi olacak galiba
diye düşünerek kendimi işe verdim tekrar.
Kendimi teselli etmek istiyordum,
neyle olursa olsun rahatlatmam gerekli kendimi. Uzun soluklu bir çalışmaya
başlamak istemiyordum hata yapmamak için ama kısa süreli işlerim vardı sırada
bekleyen. Onlardan bir kaçını bitirmeliyim diye şartlandırmaya çalıştım
kendimi. Bir süre sonra işe yaramaya başladı; kendimi tamamen işe verebilmeye
başlamıştım.
Akşam karanlık olmadan tekrar
aradım numarayı. Birkaç çalıştan sonra açıldı telefon. Yüreğim alabildiğine
hızlı çarpmaya başladı telefonun açıldığını duyunca. Telefondan kalbimin
gümbürtüsü duyulur diye de tedirgindim.
“Efendim, numaranızı hastaneden
sosyal işler görevlisinden aldım, yardımcı olabileceğinizi söylediler ve sizi
önerdiler. Hafta sonu görüşmemiz mümkün olabilir mi acaba?..”
“Elbette, siz geldiğinizde arayın o zaman, ben eşimle birlikte dediğiniz yere geliriz…”
İşte buydu duymak istediğim şey,
sanki tüm mesele halloldu gibi bir his oluştu içimde. Karşıda konuşan Hanımefendi’nin
sesi de gayet rahat ve kendinden emindi.
Önümde koskocaman bir gün vardı
daha. Nasıl geçecekti bu gün? İçimde, hem içime sığmayan bir sevinç hem de bir o
kadar da sıkışmışlık vardı. Ne olduğumu ben de anlayamıyordum, el yordamıyla
devam ettiğim işi bitirmeye çalıştım. Gece veya gündüz fark etmiyordu benim
için. Herkes çıkıp gitti evine ben kendimi toparlamanın ilacı diye düşünerek
işlere koyuldum. Misafirhaneye gitsem kafama takılacaktı çok şey en iyisi kendime iş
eziyeti yapmaktı.
Gece yarılarına kadar çalıştım,
en sonunda yorgunluk hissetmeye başlayınca her şeyi olduğu gibi bıraktım
masamın üzerinde ve anahtarı alıp çıktım. Arabaya atlayıp bir süre yollarda dolaştım
başıboş. Misafirhaneye gitmek canım istemiyordu bir türlü. Yanan ışıklara
baktım, binaları gözledim yanlarından geçerken. Onlardan birinde veya onlar gibi bir evde oturduğumu düşününce içimde bir sıcaklık oluştu; mayıştım birden. Acil ev bulmam gerektiği aklıma
düştü yine.
Karar verdim kendime: gelecek
hafta içinde mutlaka çözmeliydim kiralık ev sorunumu. Çok fazla bir özellik
aradığım yoktu ev için, yeter ki başımızı sokabilelim, biraz da sakin bir yerde
olsun. Hepsi bu kadardı işte. Ama bir türlü bulunamıyordu. Bulunanlarda hizbe
yerlerdi. Öğrencilerin kaldığı ne doğru dürüst mutfakları vardı ne de
tuvaletleri. Genellikle tuvaletler dışarıdaydı.
128/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.