tepeden-bakmak
İki Ayrı Dünya
Adımlarıma
aldırmadan kendimi boşluğa bırakmış gibiydim adeta; tepeden, uçurumun dibine düşerken
aşağıdaki kendimi izliyor kendimin hissettiklerini dillendirmeye çalışıyordum,
kulaklarım duysun diye.
Canlanan
anılar canımı yakıyordu arada bir hemen çark ediyordu aşağıdaki adam, çark
etmek de meseleyi halletmiyordu ve çaresiz katlanmak zorunda kalıyordu anılara
ve seslere.
“hep yumurtayla idare ettin değil mi? Hiç oturup da adam gibi bir yemek bile yapmadan zıkkımlandın kuru kuruya her zaman. İnsan denilen bir yaratık düşünmez mi hiç sonunu. Hiç mi acımadın kendine. Bak protein plakları tutmuş her yanını beyninin…”
“hep yumurtayla idare ettin değil mi? Hiç oturup da adam gibi bir yemek bile yapmadan zıkkımlandın kuru kuruya her zaman. İnsan denilen bir yaratık düşünmez mi hiç sonunu. Hiç mi acımadın kendine. Bak protein plakları tutmuş her yanını beyninin…”
Ayağı parke
taşının kalkık köşesine takılınca bir an baktı önüne sümsekleyince ama geçici
bir andı bu durum. Seksenlik delikanlı vardı gözlerinin önünde kendisine
anlamsız anlamsız bakan. Yılların hasreti vardı önünde ama yiyip bitiriyordu
her şeyi. Söylemediğini bırakmıyordu “ne diyor bu çocuk?” dercesine boş boş
kendisine bakan gözlere.
Zamanı mı
bunları düşünmenin, oldu işte, oldu geçti hepsi!..” fikrini, zikrini, kendini,
aklını hatta nesi var nesi yoksa değiştirmeye çaba gösteriyordu. Dünya’yı
değiştirecek gücü olan adamın halini gördükçe acımadan edemiyordu kendi
kendine. Acımak, acizliktir!” fikriyle kendine cesaret vermeye çalışıp
acımasızlaşmaya uğraşmanın verdiği can yangısını hissettiğinde bir daha çark
etmeyi düşündü tüm düşüncelerinden. Doğruydu, acımıştı, kendine acıması olmazdı
güçlü zamanlarında ama şimdi her şeyden çok acıyordu kendine; acizleşmişti
iyice. Belki... Belki değil kesinlikle görenler acıyordu haline, yan gözle
bakıp geçenler oluyordu yanı başından.
Kendisinin hem
avukatı hem de acımasız yargıcıydı aşağıdaki adam. Avukatlığını pek
beceremiyordu ama yargıçlığına diyecek yoktu doğrusu, her önüne çıkanı hemen
yargılayıp kalemini kırıyordu hiç tereddüt etmeden. Tereddüt ettiği de olurdu
arada ama çok seyrekti bu durum.
“nereye
kadar…?” diye geçirdi aklının bir köşesinden tüyleri diken diken olunca “nereye
kadar, ne zamana kadar sürecek bu durum. Cellatlık hiç de hoş değilmiş!..”
burnunun ucunu ısıran sinek canını yaktı bir an ve şaplak indirdi burnunun
ortasına. Canı bir daha yandı ama sineği ezebildiğini düşününce, içinde bir
rahatlık, zafer duygusu yaşadı. Meydan muharebesi yaşamıştı ve kazanmıştı
adeta.
Sineği öldüremediğini
düşündü burnunun ucunu işaret parmağıyla yokladığında ucunda bir kan izi
göremeyince. “Kaçmış hain…” diye
söylenip kızdı başarısızlığına. Neden
böyle oluyordu sanki? Düştü mü tam düşüyor, kalktı mı tam kalkıyordu, ortası
neden olamıyordu bir türlü?
Morali bozuk
olduğunda dünyanın tüm kötülükleri tepesine üşüşüyor, hiç iyi şeyler düşünemiyor,
göremiyor, aklının ucundan bile geçemiyordu. Hâlbuki morali iyi olduğunda her
şey ne kadar da değişik oluyordu; bu iki dünya birbirine hem ne kadar yakın hem
de bir o kadar uzaktı. Bunun nedenini çözmeye çalışıyordu sık sık ama kat
edebildiği bir yol yoktu hiç de hatta bir iz bile yoktu görünürde.
Her zaman her iki dünya da yerindeydi ve çok sık karşılaşıyordu. Birinde yaşarken daha iyi, kötüsünde yaşarken de nefesi tıkanıp boğulacakmış gibi oluyor dizlerinin bağı çözülüyor, bir süre ne kadar dayanıp katlanabilirse katlanıyor sonunda bir yolunu bulup sürünerek kaçıyordu o kötü dünyadan. Umutlarına, umut kırıntılarının demek daha doğru olacak; sarılıyordu hemen çareymişçesine. Tekrar gitmek istemiyordu o kötü dünyasına.
Her zaman her iki dünya da yerindeydi ve çok sık karşılaşıyordu. Birinde yaşarken daha iyi, kötüsünde yaşarken de nefesi tıkanıp boğulacakmış gibi oluyor dizlerinin bağı çözülüyor, bir süre ne kadar dayanıp katlanabilirse katlanıyor sonunda bir yolunu bulup sürünerek kaçıyordu o kötü dünyadan. Umutlarına, umut kırıntılarının demek daha doğru olacak; sarılıyordu hemen çareymişçesine. Tekrar gitmek istemiyordu o kötü dünyasına.
150/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.