Perşembe, Mart 29, 2018

"Ara, ara" diyen ses

Cadde

Görüşmenin Anımsattıkları

Evet, haklıydı; uzun bir süre görüşememiştik, aradıysa bile bana ulaşamamıştır çünkü uzunca bir süre telefonumu kapatmıştım geceli, gündüzlü. Telefonun çalması bana büyük bir işkenceymiş gibi geliyordu, esintinin bile rahatsız ettiği, duygularımı karman çorman ettiği bir dönemdi o dönemler.
İyi de gelmişti telefonu kapatmak; dünyadan bihaber olmak iyiymiş baya da diye düşünmüştüm. Ne televizyon, ne bir haber, gazete bile gördüğümde uzaklaşıyordum gazeteyi görmemek için. Hiç başımdan geçmeyen bir durumdu bu ve nasıl baş edebileceğimi de bilemiyordum; tek çare olarak düşünebildiğim şey ise her şeyden uzaklaşmaktı alabildiğine.
uzun bir süredir görüşemedik” cümlesi neler de hatırlattı bana diye sızlanmaya başladım kendi kendime. Sızlanmanın sırası mıydı şimdi? Tam tersine, hareket zamanıydı aslına bakılırsa ama kendime inandıramıyordum bir türlü de öylesine hareket ediyor görünüyordum işte. Ölüyle diri arası bir durumdaydım; bazen ölüyordum bazen ise sürünerek yol almaya çabalıyordum el yordamıyla zifiri karanlıkta. 
Tamamıyla hiçlikti bu durum. Kendime inanamıyordum. Hep aklımdaydı “ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” sözü. Hayatım boyunca aslında kulağıma küpe olmuştu nerede okuduysam veya duyduysam, bilemediğim, hatırlayamadığım o zamandan beridir ve halâ da çınlayıp duruyor işte kulaklarımda.
Kafamı kaldırdığımda “ne kadar kalabalıkmış ortalık!” cümlesi döküldü dudaklarımdan irkildim bir anda. Kafamın içindekilerden kurtulmaya çalıştım hırsızlık yapıyormuşum gibi utanarak, yok yok daha da kötüsüydü; adam boğazlıyormuşum gibiydi güpegündüz cadde ortasında.
İyi şeyler hissetmeye ihtiyacım olduğunu geçirdim aklımdan o anda. Telefona gitti elim birden. Parmaklarım değdiğinde “ne yapacağım?” diye sordum kendime. “ara, ara" dedi içimden bir ses. “ara ara…” sıkıştırıyordu durmadan. Cebimde, elimin içindeydi telefon. Tek yapmam gereken elimi cebimden çıkarmak telefonla birlikte ve numarayı çevirmekti, yumuşak, sevecen kadife sesi duymak için.
Kendimi mi kandırıyordum acaba? Ya kandırıyorsam kendimi? Tereddütle elimi çektim boş olarak, cebimden. Korkuyla birden çekilmişti elim cebimden. Cebimdeki elimin boşluğunu hissettim bir anda. Elimin ısıttığı yerde bir serinlik vardı, hissedebiliyordum.  “yok, yok, hayır aramayacağım, kendimi hazır hissetmiyorum” diyerek kendimi iknaya zorladım, adımlarım birer birer ilerlerken uğultular içindeki caddede.

149/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.