Cadde |
Görüşmenin Anımsattıkları
Evet,
haklıydı; uzun bir süre görüşememiştik, aradıysa bile bana ulaşamamıştır çünkü
uzunca bir süre telefonumu kapatmıştım geceli, gündüzlü. Telefonun çalması bana
büyük bir işkenceymiş gibi geliyordu, esintinin bile rahatsız ettiği,
duygularımı karman çorman ettiği bir dönemdi o dönemler.
İyi de
gelmişti telefonu kapatmak; dünyadan bihaber olmak iyiymiş baya da diye
düşünmüştüm. Ne televizyon, ne bir haber, gazete bile gördüğümde uzaklaşıyordum
gazeteyi görmemek için. Hiç başımdan geçmeyen bir durumdu bu ve nasıl baş
edebileceğimi de bilemiyordum; tek çare olarak düşünebildiğim şey ise her
şeyden uzaklaşmaktı alabildiğine.
“uzun bir
süredir görüşemedik” cümlesi neler de hatırlattı bana diye sızlanmaya başladım
kendi kendime. Sızlanmanın sırası mıydı şimdi? Tam tersine, hareket zamanıydı
aslına bakılırsa ama kendime inandıramıyordum bir türlü de öylesine hareket
ediyor görünüyordum işte. Ölüyle diri arası bir durumdaydım; bazen ölüyordum
bazen ise sürünerek yol almaya çabalıyordum el yordamıyla zifiri
karanlıkta.
Tamamıyla
hiçlikti bu durum. Kendime inanamıyordum. Hep aklımdaydı “ne oldum dememeli, ne
olacağım demeli” sözü. Hayatım boyunca aslında kulağıma küpe olmuştu nerede
okuduysam veya duyduysam, bilemediğim, hatırlayamadığım o zamandan beridir ve
halâ da çınlayıp duruyor işte kulaklarımda.
Kafamı
kaldırdığımda “ne kadar kalabalıkmış ortalık!” cümlesi döküldü dudaklarımdan
irkildim bir anda. Kafamın içindekilerden kurtulmaya çalıştım hırsızlık
yapıyormuşum gibi utanarak, yok yok daha da kötüsüydü; adam boğazlıyormuşum gibiydi
güpegündüz cadde ortasında.
İyi şeyler
hissetmeye ihtiyacım olduğunu geçirdim aklımdan o anda. Telefona gitti elim birden. Parmaklarım değdiğinde “ne yapacağım?” diye sordum kendime. “ara, ara" dedi içimden bir ses. “ara ara…” sıkıştırıyordu durmadan. Cebimde, elimin
içindeydi telefon. Tek yapmam gereken elimi cebimden çıkarmak telefonla
birlikte ve numarayı çevirmekti, yumuşak, sevecen kadife sesi duymak için.
Kendimi mi
kandırıyordum acaba? Ya kandırıyorsam kendimi? Tereddütle elimi çektim boş
olarak, cebimden. Korkuyla birden çekilmişti elim cebimden. Cebimdeki elimin
boşluğunu hissettim bir anda. Elimin ısıttığı yerde bir serinlik vardı, hissedebiliyordum. “yok, yok, hayır aramayacağım, kendimi hazır
hissetmiyorum” diyerek kendimi iknaya zorladım, adımlarım birer birer
ilerlerken uğultular içindeki caddede.
149/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.