Cumartesi, Mart 31, 2018

Patlayan Bomba

Vitrin
Bomba

                Yaşamının değişik evreleri gelip geçiyor gözlerinin önünden sürekli; sinema perdesindeki reklamlara benzetiyordu onları, bazılarına gülümsüyor bazılarınaysa bakmak istemeyerek gözlerini yumuyordu geçsinler diye.
                Artık ona göre hiçbir şey kendi kontrolünde olamayacak gibiydi.  “ne zaman kontrol edebildim ki hayatımı?” diye mırıldandı yürürken.  “sahi, neydi ki hayatı kontrol etmek? Başkaları yapabiliyor muydu?...”  bir sürü soru arka arkasına dizilmeye başladı, mırıldanıyordu kendi kendine.
                Yanından gelip geçenler göz ucuyla bakıp geçiyorlar, bazıları da “vah, vah… Sıyırmış… Yazık!” demişti yanı başından geçerken, kendisi görünmezmiş gibi. Gülümsedi bir an duyduklarına “görünmez olmak güzelmiş be!” cümlesi döküldüğünde dudaklarından hoplayıp zıplamak geçti içinden ama tımarhaneye kapatılma korkusu sardı içini, vaz geçti hoplayıp, zıplamaktan.
                Karşıdan gelen bir gurup insan vardı, büyüklü küçüklü. Aile olmalılar. Neşeleri de fena değil hani. Gülümsüyor içlerinden bazıları etraflarına bakarak. Bazıları da vitrinlere takılıp kalıyor, diğerlerinden kopuyor bir süreliğine de olsa.
                “hah işte anası fark etti, yavrusunu kuşun kaptığını; nasıl da etrafını kolaçan ediyor telaşlı ve meraklı gözleriyle.” 
                “Geldim, geldim!” dedi bir ses arkasından, annenin.  Derin bir nefes aldığı nasıl da belli oluyor, korkuları siliniverdi birden. Kolunu attı boynuna yavrusunun.
           “manda yuva yapmış söğüt dalına…” bağırarak söylemek istiyordu bu türküyü ama mırıldanmakla yetindi. Vitrine takılmayı aklına koydu o an. Vitrini ayna gibi kullanmaktı asıl gayesi, eğlenmek istiyordu insanların halleriyle.
                “Vitrin de amma da temizmiş yahu!” bir anda burun buruna geliverdi kendisine benzeyen birisiyle. “tanışıyor muyuz, tanıyor muyum seni?” dedi. Elini kaldırdı vitrinin içindeki benzeri. “evet, tanışıyoruz seninle, doğduğunda hatta doğmadan önce tanıştık, ananın karnında… Ha ha ha!”
                “ne tuhaf bir vitrin bu ya! Anamın karnında tanışmışız ha ha!” ben neden hatırlamıyorum o zaman? Diye düşünürken bir bomba patladı yanı başında. Birden hopladı, iki ayağı da yerden kesildi bir an. Tekrar yere bastığında emin olmak istedi, teker teker ayaklarını yere vurdu. Kaldırımın parkeleri ses verdiler, “sağlam, sağlam basabilirsin” diye.
                Yaramaz, kıvırcık saçlı bir çocuk gülüyordu katıla katıla dibinde,  başını yukarıya kaldırmış kendisine bakıyordu, gözlerinin içi pırıl pırıldı: “koykutum, koykuttum, koykak koykak.  Babalay koykmaz ki, sen baba değil misin?...”  seni gidi yaramaz seni… Bir süre düşündü yaramaz çocuk gülerken.
                “evet, koykuttun beni, hem de çok koyktum. Bomba atıldı sandım önce…”  tam da sohbete başlıyordular ki arkadan bir genç kadın kolundan yakaladığı gibi çekip aldı çocuğu yanı başından, yüzünü bile görmeden. Belki de yüzüm korkunçtur, ne bileyim. “Alırsa alsın” dedi ve  anasının elinde sürüklene sürüklene yürüyen çocuk arkasına bakarak gidiyordu sürekli. El salladı çocuk bir an ve gözden kaybolup gitti.
               “ben çocuklarla daha kolay anlaşıyorum galiba! Yetişkinlerle bu kadar kolay anlaşamıyorum bunu fark ettiğimde oldukça yaşlanmıştım. Çocuklar hiçbir şeyi saklamıyorlar, içleri dışları bir oluyor. Korkmuyorlar da üstelik. Cesaretlerine hayranım…” vitrine döndü tekrar.

151/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.