"Yürüyüş iyi geldi." |
Emlakçıya
geldik. Çay söylediler, yorgunluğun üzerine iyi gelmişti çay. Kira işiyle ilgilenen muhasebeciymiş aslında,
delikanlı da ayakçısı, iş başına kısmi ücret alan birisi. Aynı zamanda
üniversite öğrencisiymiş kendisi. Harçlık çıkarıyor işte. Gülümseyerek baktım
delikanlıya hoşuma gitti yaptığı iş.
Ev
sahibi bir kadınmış, apartmanın sahibiymiş aynı zamanda ve yaşlıymış, İzmir’de
kızlarının yanında kalıyormuş. Aylık 600 lira dediler 500 liraya konuşarak
tamam dedi muhasebeci. İki aylık depozitle birlikte ilk ay peşin ödeneceğini
söyledi kabul ettim. Depozit için senet hazırladı ve imzaladım.
Havadan
sudan sohbet etmeye başladık, bir süre geçince masasının yan çekmecesinden
kâğıt tomarı çıkarıp önüme dizmeye başladı muhasebeci. Önce kendi işleriyle
ilgili diye düşünerek ilgilenmedim onlarla.
Çayımı bitirmeye çalıştım. Anahtarı vereceklerini düşünürken “bunlar da
hazır abi” dedi otuzlu yaşlardaki muhasebeci ve yüzüme bakıyordu gülümsemeye
çalışarak.
“bunlar
ne?” dedim ve bir suretini aldım elime. Okumaya başladım. Beş ya da altı
sayfadan ibaretti tek suret sözleşme. Eşyalarla ilgiliymiş ve eşyalara 2000
lira değer koymuşlar ve peşin istiyorlar. Okudukça sinirlerim gerilmeye başladı
ama sakin olmaya çalışıyordum.
Okumaya
devam ediyormuş gibi yaparak gördüğüm eşyaları düşünüyordum. Eski bir
buzdolabı, eski bir çamaşır makinası, tüp, dörtlü ocak, iki katlı ranza ve eski
püskü yatak yorgan vardı. Bırakın eşyaları müştemilatıyla –binasıyla- etmezdi o
kadar.
Kendi
kendime “oğlum aklını başına topla, acele etme, kerizleniyorsun” aklımda cümlem tamamlanır tamamlanmaz
oturduğum koltuktan doğruldum “senetleri verir misiniz?” dedim muhasebeciye.
Çıkarıp verdi istemeyerek ve yırtıp attım kül tablasına. “vaz geçtim” diyerek
sinirle kalktım ayağa ve kapıya yöneldim. Delikanlı arkamdan koşturarak
yakalamaya çalışsa da bir şeyler söyleyerek, ben arabaya doğru hızla yürüyordum
artık, dediği hiçbir şeyi duymuyordum. Arabaya kadar geldi delikanlı, “abi
istersen bir şeyler yaptırabiliriz, ben konuşurum kadınla” dese de benim
kararım kesindi. “teşekkür ederim” diyerek arabaya bindim ve delikanlıya
gülümsemeye çalışarak gaza dokundum. El salladığını aynadan gördüm.
Bütün
hayallerim yıkılmıştı birden. Yine çaresizlikler içindeydim ve hiçbir umudum
kalmamıştı yarınlara dair. Her an kötü bir şeyler olacakmış ve her an kötü bir
haber alacakmışım gibi hissetmeye başlamıştım yine.
Kaldığım
misafirhanenin önüne vardığımda açlık hissetmeye başladım, midem kazınıyor bir
yandan da yanıyordu. Açlık kan şekerim de düşmüş zangır zangır titremeye
başladı elim ayağım. Arabayı bırakarak en yakınlarda bir pideciye gittim. Hafif
bir çorba içtim önce arkasından bir porsiyon kıymalı, yumurtalı pide siparişi verdim.
Yedikten sonra biraz rahatladığımı hissedince hesabı ödeyip yürüyüş için
ayrıldım. Yürümek oldukça iyi gelmeye
başladı, bazen koşturuyordum rüzgâr vursun suratıma diye.
135/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.