Salı, Mart 13, 2018

Bunlar Ne?

"Yürüyüş iyi geldi."


                Emlakçıya geldik. Çay söylediler, yorgunluğun üzerine iyi gelmişti çay.  Kira işiyle ilgilenen muhasebeciymiş aslında, delikanlı da ayakçısı, iş başına kısmi ücret alan birisi. Aynı zamanda üniversite öğrencisiymiş kendisi. Harçlık çıkarıyor işte. Gülümseyerek baktım delikanlıya hoşuma gitti yaptığı iş.
                Ev sahibi bir kadınmış, apartmanın sahibiymiş aynı zamanda ve yaşlıymış, İzmir’de kızlarının yanında kalıyormuş. Aylık 600 lira dediler 500 liraya konuşarak tamam dedi muhasebeci. İki aylık depozitle birlikte ilk ay peşin ödeneceğini söyledi kabul ettim. Depozit için senet hazırladı ve imzaladım.
                Havadan sudan sohbet etmeye başladık, bir süre geçince masasının yan çekmecesinden kâğıt tomarı çıkarıp önüme dizmeye başladı muhasebeci. Önce kendi işleriyle ilgili diye düşünerek ilgilenmedim onlarla.  Çayımı bitirmeye çalıştım. Anahtarı vereceklerini düşünürken “bunlar da hazır abi” dedi otuzlu yaşlardaki muhasebeci ve yüzüme bakıyordu gülümsemeye çalışarak.
                “bunlar ne?” dedim ve bir suretini aldım elime. Okumaya başladım. Beş ya da altı sayfadan ibaretti tek suret sözleşme. Eşyalarla ilgiliymiş ve eşyalara 2000 lira değer koymuşlar ve peşin istiyorlar. Okudukça sinirlerim gerilmeye başladı ama sakin olmaya çalışıyordum.
                Okumaya devam ediyormuş gibi yaparak gördüğüm eşyaları düşünüyordum. Eski bir buzdolabı, eski bir çamaşır makinası, tüp, dörtlü ocak, iki katlı ranza ve eski püskü yatak yorgan vardı. Bırakın eşyaları müştemilatıyla –binasıyla- etmezdi o kadar.
                Kendi kendime “oğlum aklını başına topla, acele etme, kerizleniyorsun”  aklımda cümlem tamamlanır tamamlanmaz oturduğum koltuktan doğruldum “senetleri verir misiniz?” dedim muhasebeciye. Çıkarıp verdi istemeyerek ve yırtıp attım kül tablasına. “vaz geçtim” diyerek sinirle kalktım ayağa ve kapıya yöneldim. Delikanlı arkamdan koşturarak yakalamaya çalışsa da bir şeyler söyleyerek, ben arabaya doğru hızla yürüyordum artık, dediği hiçbir şeyi duymuyordum. Arabaya kadar geldi delikanlı, “abi istersen bir şeyler yaptırabiliriz, ben konuşurum kadınla” dese de benim kararım kesindi. “teşekkür ederim” diyerek arabaya bindim ve delikanlıya gülümsemeye çalışarak gaza dokundum. El salladığını aynadan gördüm.
                Bütün hayallerim yıkılmıştı birden. Yine çaresizlikler içindeydim ve hiçbir umudum kalmamıştı yarınlara dair. Her an kötü bir şeyler olacakmış ve her an kötü bir haber alacakmışım gibi hissetmeye başlamıştım yine.
               Kaldığım misafirhanenin önüne vardığımda açlık hissetmeye başladım, midem kazınıyor bir yandan da yanıyordu. Açlık kan şekerim de düşmüş zangır zangır titremeye başladı elim ayağım. Arabayı bırakarak en yakınlarda bir pideciye gittim. Hafif bir çorba içtim önce arkasından bir porsiyon kıymalı, yumurtalı pide siparişi verdim. Yedikten sonra biraz rahatladığımı hissedince hesabı ödeyip yürüyüş için ayrıldım.  Yürümek oldukça iyi gelmeye başladı, bazen koşturuyordum rüzgâr vursun suratıma diye.
               
135/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.