İki odadan ibaret müştemilattan bozma ev |
Telefon
etti not bıraktığım bir emlakçi, öğle vaktiydi ve şehir dışında şantiyedeydim.
“Abi size uygun bir ev bulduk, eşyalı hem de.” Deyince çok heyecanlandım. “Şu
an şehir dışındayım, akşama döner dönmez arayacağım sizi, hemen görmek
istiyorum. Teşekkür ederim.”
Ayaklarım
yere basmıyor oldu sanki uçuyordum havalarda. Şantiyede işler oldukça yoğundu,
bir an koptum sanki şantiyeden. Bir an önce yola çıkabilmenin çarelerini
aradım. Nihayetinde akşam olmak üzereydi kısmen de olsa işleri yoluna koyduk ve
yemeği beklemeden ayrıldım şantiyeden.
Şantiyeden
çıkarken telefon ettim emlakçıya. “Tamam abi, bekliyorum.” Demesi daha da
sevindirdi beni. Biraz da olsa gaza dokunuyordum arada bir yolun uygun ve tenha
olan yerlerinde. Buluştuk emlakçı delikanlıyla, benim arabayla gittik eve.
Ev
bir apartmanın bahçesindeki müştemilatın düzenlenmesinden oluşturulmuş aslında.
Sadece iki oda şeklinde ve odadan odaya geçiliyor. Odanın birisi mutfak olarak
kullanılıyor diğeri yatak odası olarak. Tuvaleti dışarıda, bahçede ve derme
çatma.
Vardığımızda
iki kız öğrenci vardı, mezun olmuşlar ve boşaltmalarına bir hafta kadar varmış.
İki kız altlı üstlü bir ranzada yatıyorlar. Öğrencilik işte dedim içimden. Bütün eşyalar eve aitmiş. Kızlar giyecek özel
eşyalarını alıp çıkacaklar.
Ortalık
beton, betonların çoğu yeri kazılmış üzerinde naylon muşamba örtülüydü. Kızlar
merakla bana bakıyorlardı “bu mezbelelikte ne işiniz var?” der gibilerdi her
ikisi de. Ben de onlara baktım gülümseyerek, çaresizliğimi anlatabilmem mümkün
değil demek istiyordum aslında bakışlarımla.
Öğrencilik anılarım canlandı gözlerimin önünde.
Parasızlıktan
ekmek alamadığımız günleri, ekmek 100 kuruştu ve bizde 25 kuruş vardı, kendim
utandığım için yeğeni gönderdim bakkala eline 25 kuruşu verdim çeyrek ekmek al
gel diye. Dam “ekmeği bölemem, çeyrek satmıyorum” demiş, umutsuzluk ve
çaresizlik içinde özlerinde yaşlar doluydu bana söylerken. Sonrasında tek
odanın içinde ne kadar köşe bucak varsa tüm eşyaları da karıştırmaya başladık
ekmek kırıntısı aramak için. Bulduk da, yumruk kadar ekmek ama taştı,
bildiğiniz taş olmuştu; kim bilir ne zaman düşmüş veya bırakılmıştı. Suda
ıslayıp yumuşattık bir kısmını kalanını da tarhana çorbası yapıp içine attık.
“Abi
gidelim mi?” demesiyle delikanlının, irkildiğimi hissettim. Aslında istediğim
bir yer değildi ama çaresiz hissediyordum kendimi. Geçici bir süre de olsa
kalır, babamı getiririm ve daha iyi bir yer bulduğumda çıkarım diye geçiyordu
içimden. “Gidelim” dedim pürüzlü bir sesle. Kızlara teşekkür ederek ayrıldık
oradan.
134/
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.