"Babalay koykmaz ki" |
“Babalay Koykmaz ki!”
“Babalay
koykmaz ki, sen baba değil misin?...” cümlesi takılıp kaldı kulaklarında, uğuldayıp
durdu; bazen arı kovanı gibi uğulduyordu kulakları da arılar sarmış gibi
etrafını, kollarının arasına aldığı oluyordu başını, korumak için. Elleriyle
arıları kovmaya çalışıyordu.
“sahi!
Yaramaz çocuk nasıl da düşünebildi, “ben baba değil miyim?..” “Babalay koykmazmış!..” “ben korktum oysa!..” “demek ki iyi baba
olamam.” Vitrine baktı, gözlerinin içine. Vitrinin arkasında duran adam da
kendisine bakıyordu acıyarak. Gözleri matlaşmış, hiçbir şey ifade etmiyordu.
“ne diyorsun tanıdık?” diye sordu ona el sallayarak. Başını sallamakla yetindi
sadece. Dudakları kıpırdamadı hiç. Bir süre bakışmaya devam ettiler hiç
konuşmadan.
“evet,
bir çocuğum var benim de ama çoook uzakta, ulaşamıyoruz birbirimize…”
gözlerinden bir damla yaş süzüldü, ha düştü ha düşecek yere; ellerinin tersiyle
sildi düşmemesi için. Gerisi gelemedi yaşların. Birden musluk kapanıverdi. “ben
nasıl babayım? Korkak baba!..”
“şu
an elinden tutup şurada birlikte vitrine bakabiliyor olsaydım birlikte, ellerimizde dondurma külahı birlikte yürüyüp, şakalar yapsaydık birbirimize. O
yaramaz çocuğa gösterebilseydim işte bak, bu benim oğlum diyebilseydim…”
Rüyadan
uyanmış gibiydi fren cayırtısıyla ve arkasından “güüüüm güüüm” diye çarpışan
arabaların sesinden irkilmişti de bir ayağı dizinden bükülüp depara kalkmaya
hazırlandığında. Neyse ki fark edebildi caddedeki araba kazasını da
koşturmaktan vazgeçirdi ayaklarını.
Bir
anda anacık babacık yeri oluverdi cadde. Her iki yön de trafiğe kapandı bir
anda kalabalık akın ediveresiye. Zincirlemeydi kaza. Bağıranlar ve feryat
edenler vardı ortalıkta. Ne olup bittiğini anlamak istercesine kalabalığı
yırtarak ilerlemeye çalıştı. Gördükleri kâbus gibiydi. Gözlerini ovuşturdu
birden. Gözleri acımıştı, sertçe yapmıştı anlaşılan.
Polisler
geliverdi o anda, diğer şeriti boşalttılar, trafik devam etti o şeritte.
Zincirleme kazanın olduğu şerit hıncahınç dolmuştu arabayla ve insanlarla.
Ambulans bağıra bağıra yol almaya çalışıyordu çaresizce. Ambulanstaki görevliler koşturarak geldiler
diğer şeritten. Boşalttılar kuru kalabalığı kaza yapan arabaların başından.
Epeyce
bir uğraşmadan sonra tüm yaralıları sedyelere atıp ambulanslara yetiştirdiler.
Ambulansların bir kaçı bağırarak gidiyor bağırarak da gelen ambulanslar
oluyordu aynı anda. Kim bilir kaçı kurtulamayacak hain yazgısına teslim
olacaktı.
Kalabalığın
arasından çıkıp uzaklaşmak istedi bir anda. İçindeki sıkıntılar artmıştı yine.
Bir an önce uzaklaşmalıydı o ortamdan. Daha sakin bir yer bulmalıydı kendine.
Hızlı adımlarla ellerini kollarını sallayarak uzaklaştı bazen koşarcasına bazen
de aheste aheste yürüyerek.
152/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.