KENDİNE ZAMAN AYIRMAK MI?
"Zamanı Yaşamak"
“Kendine zaman ayırmak”
deyimini duymuşsunuzdur sık sık. Elbette ben de çok sık duydum, okudum; gelip
geçti yıllar şimşek hızıyla, kendime ne kadar zaman ayırdığımı tekrar düşündüm
hem de inanılmaz sıklıkta. Ne mi buldum? Koskoca bir hiç! Hem de öyle böyle
değil, neredeyse 60 yılın içinde iki yıl kadar çıktı muhasebe kayıtlarımda.
Anlaşıldı mı şimdi ne demek istediğim. Nasıl da geçti o koca koca yıllar, hiç
farkında olmadan neler olup bittiğinin.
İsterseniz sizler de
tekrar bir düşünün, öyle baştan savma değil, düşünmüş olmak için değil; ciddi
ciddi, adam gibi, kadın gibi düşünün çünkü ben gibi koskoca bir hiç
bulabilirsiniz muhasebe kayıtlarınızda. Ne alacağınız vardır ne de vereceğiniz
belki de. Durun durun, vereceğiniz olabilir hala da çoluk, çocuk torun torba
sahibiyseniz eğer.
Muhasebeci o kadar
acımasız ve gaddar ki, işinin en küçük detayını bile ihmal etmeden yazıp
çiziyor sürekli, istediğin zaman dokümanlar en ince ayrıntılara kadar önünüzde.
Galiba önce muhasebecinin
işine son vermekle başlamak lazım işe. Sonra da ne kadar kayıt varsa elinde,
hepsini de yakmak olmalı ki hiçbir belge kalmasın ortalıkta.
İşin mecazı yanı elbette
kayıtları yakmak yok etmek. Ama bir yolu var galiba sonrası için. Hakikaten
kendine zaman ayırmak ve içinde bulunduğun zamanı dolu dolu kendin yaşamak,
kimseye adanmadan. Nasıl olsa her canlı kendi hayatını yaşayacaktır öyle veya
böyle. Belki de örnek oluşturup gelecektekilerin aynı şeyi yapmasının önüne
geçilebilir.
Her şey zamanında
yaşandığı sürece güzel, anlamlı ve verimli bence. Yıllar geçtikten sonra
gençlik yaşamak özentiden başka bir şey olmayacaktır, aşk, sevgi aynı tatta
olmayacak, aynı heyecan duyulmayacaktır. Zaman geçtiğinde geriye dönük
yaşanmayacağı ortadadır ayan beyan, her kim başarmaya çalışsa da boşa çabadır
bence.
Hayatı yaşarken çok şeyin
bilincinde olduğumuzu düşünürüz, okuyup, görüp, duyduğumuz şeyleri
depoladığımız salak beynimize göre. Salak dedim, evet salak mı salak, aklı sıra
tembellik yapıp kayıtlarına almadığı şeylerin yerine kendinde zorunluluk
hissederek benzeri olduğunu düşündüğü bir şeyi -anı, yaşanmışlığı- getirip yama
yapıyor resmin eksik veya yırtık yerine. Hiç düşünmüyor, değerlendirmiyor, uydu
mu, uymadı mı diye. Uysa da koyuyor, uymasa da yaptım oldu bitti mantığı var.
Zamanı yaşarız istesek de
istemesek de eğer ölü değilsek. Bazen kendi kararlarımızla bazen de
sürükleniriz o zamanın içine. Olaylar ve yaşananlar her zaman bizim istediğimiz
yönde gelişmez çünkü: Kararlarımızda eksik veya dikkate almadığımız gözden
kaçan bir şey vardır, sürüklenmemize sebep olur kararımız. İstemediğimiz bir
zaman süreci yaşarız böylece. Bazen de milli piyango vurmuş gibi hedefi tam da
on ikiden vururuz ki şişe şişe patlayacak noktaya geliriz. Egomuz tavan yapar,
ne oldum delisi oluruz. Pat diye düştüğümüzde yapıştığımız tavandan, elsiz
ayaksız; ne olduğumuzu şaşırırız ve şok yaşarız bir süreliğine.
Denge her zaman kurulmaya
çalışılsa da olmaz bir türlü. Nasıl olsun ki, azgın bir nehirde sürüklenirken
şelaleye yaklaşırken. Şelaleden aşağıya kükreyerek akan nehrin azgın suyu
cumburlop diye aşağıya itiverecektir az sonra. Gel de denge kur, sıkıyor mu?
Çare yok aşağıya düşeceksin ve elinden gelen tek şey nefesini tutmaktır suyun
yüzüne çıkıncaya kadar. Yüzmesini bilen için de bilmeyen için de bu gereklidir
o anda.
"Zaman kapmaca" |
Yüzme bilmemek ayrı bir
sorun elbette, işte o zaman şansına güvenip kandıracaksın kendini ciğerlerin
suyla şişinceye kadar ve alın yazını yaşayacaksın paşa paşa. Birisi yazıyorsa
şu alın yazısını gelip o anda bir el atıp neden kurtarmaz ki? Demek ki sen
kötüsün ve senden kurtulmak istedi o da her kimse. Denemiş gibi yaptı sadece ve
sana gösterdi ne olduğunu deney merakının sonucunu, aferin sana sen de deneyi
beceremediğini kabullenip sınavdan çaktığını düşündün. Bir dahaki sınava
çalışma ve tekrar sınava tabii olma fırsatın yok artık. Güle güle sana yeni
dünyana. Tomurcuk memeli huriler ellerinde şarap kadehleri ve arka sıralarında
kuyruk olmuş zilli karılar ordusuyla seni beklerler hoş geldin için.
Sahi düşüneniniz var mı
hiç, hep hurilerden bahsedilir, kadınlar oraya vardığında nereye gidecek,
hurilerin olduğu yere mi? Sapık mı bunların hepsi ya! Belki de söylenmeyen bir yer daha vardır kim
bilebilir ki?..
“Hey! Konuyu değiştirme”
diyor içimden gürleyen bir ses. Ben o sese kulak vermeyeceğim, herkes nereye
istiyorsa oraya gitsin güle güle. Ben biliyorum en azından nereye gideceğimi,
“hurilerin yanına.” kadınlar düşünsün bence nereye gideceklerini, ha ha! 😊
Bu dünya da Nuri’ler
yoluna ölüp bitiyorlar, ne yaparlar orada hurilerle, zilli hemcinsleriyle? Çok
önemli bir durum bence, siz ne dersiniz? Belki de gitmemektir elden geliyorsa. 😈
Bu kadar şamata yeter. Şu
zamanımızı yaşayalım haydi gelin. Hep birlikte çoluk, çocuk, genç, yaşlı olarak
yapalım şu işi. Başkaları için yaşamayalım bir ömrü ve sonunda yalnızlığını
hissetmeye başladığında düşünmeye başlayacaksın istesen de istemesen de
sürükleneceksin velhasıl düşünmeye doğru. İşte o zaman çok az zamanının kaldığını
görüp panikleyeceksin bir anda ve ne yapacağını şaşıracaksın bu sefer de yine
hiçbir şey yapamayacaksın.
Yaşamın özeti: “Sap geldi,
saman gitti olacak.” kısaca bir cümle ve çok şey anlatacak okuyanlara belki de
belki de hiçbir şey anlatamayacak. İşte böylece, haydin geçelim şöyle kendi
yaşamlarımıza, kendi zamanımıza doğru.
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Çocuktan bize vakit kalmıyor ki. Kendimize vakit ayıralım :(
YanıtlaSilAvrupada Yasam,
SilHepimiz de aynı şekilde bakıyoruz duruma, belki de yanlışı orada yapıyoruz; çocuklara göre ayarlıyoruz yaşamımızı. Kendimize göre ayarlayarak onlara da model olmayı aklımızdan geçirdiğimiz olmuyor böylece ve zaman ilerleyip yalnız kaldığımızda farkına varıyoruz belki de. :)
Çalışmaktan sosyal hayatı unutuyoruz :) kendinimiz düşünmeyi bıraktık bunu başarmak zor gözüküyor :)
YanıtlaSilJD Sezer, evet zor, hem de oldukça zor bir iş içinde bulunduğumuz dünyada. düşünecek o kadar çok şey buluyoruz ki kendimize, kendimizi düşünecek fırsatımız kalmıyor. :)
Sil