Pazartesi, Eylül 25, 2017

Dedenin Yalnızlığı

Dedenin Yalnızlık Duygusu
"Yemek hazırlığı"

Birkaç gün önce pazardan aldığı iki kilo yeşil fasulyeyi yemek yapmak için hazırlamayı düşündü otururken. Aylardır çalmayan cep telefonu her zaman yanı başında durur, arada bir yoklar sesinin açık olup olmadığını. Bazen sessize alırdı canının çok sıkkın olduğunda, çalmasını duymadığı zamanları hatırlayarak.

Fasulye poşetini ve iki adet plastik tabak getirip oturduğu üçlü koltukta ayaklarının dibine yerleştirdi, nasıl rahat çalışacaksa. İki kilo fasulyenin çok olacağını düşünerek iki pişirim için bölmeyi düşünmüştü başlarken.
Yeni demlediği çaydan bir bardak doldurdu, bir yudum aldı ve bıraktı sehpanın üzerine. Ayaklarının dibindeki fasulyelere göz attı isteksizce, ayıkladıkları kılçığını tabağın diğerine, ayıklanmış olan fasulyeyi de diğer tabağa parçalayıp koyacaktı. Kafasında tekrar tasarladı bu durumu.
Tv

İki fasulye aldı sol eliyle ve sağ eliyle iki ucundan ayrı ayrı kırıp, kılçık varsa ayırıp attı ve parçaladı her ikisini de. TV açıktı karşısında, sesi kısık olsa da dikkatini dağıttığını fark etti, yerinden kalkarak kapattı TV'yi. Gelip yerine oturdu tekrar. Daha hızlı yapmaya başladı işlemlerini.
Tam da dikkatini vermişti ki fasulyelere, telefon çaldı hiç beklenmedik bir halde. Merakla açtı, kafasında tahmin ettiği ve beklediği kişi olmasını umut ederek. Heyecanla aldığı telefona baktı, beklediği kişi değildi arayan. Olsundu, bir telefon sesi olmuştu ya uzun bir süredir, sevindi bir anda “Alo” dedi karışık duygular içinde.
Eski bir iş arkadaşıydı arayan, oldukça uzun bir zamandır görüşmemişlerdi. “Ne yapıyorsun, nasılsın?” diye sordu karşısındaki kişi yorgun bir sesle. “Iyi, idare ediyoruz işte” diye cevap verdi. Kendisini toparlamaya çalıştı, karşısındaki kişinin duygularını ve durumunu anlamasını istemiyordu.
Çok önemli bir görüşme değildi, havadan sudan tarzında bir konuşma olmuştu ve kısa sürmüştü.  Çünkü her iki kişide de moral bozukluğu vardı ve rahatlıkla hissediliyordu durumları.
Fasulyeler bekliyordu kendisini. Bir süre daldı, düşünmeye başladı telefonun ne kadar önemli olduğunu. Ne kadar yalnız olduğunu düşünmeye başladı tekrar. Hiç aklından gitmeyen bir düşünceydi oldum olası uzun yıllardır. Koskoca dünyada yalnızlık hissetmek, böyleydi işte onun için.
İnsan yalnız olduğu zaman mı kendini yalnız hisseder? Sorusunu sık sık sormuştu kendine. Bir de çoluk çocuklu aile içinde kendini yalnız hissedenleri de düşündü. Velhasıl yalnızlık insanın kendi içinde kendine hissettirilen duyguydu demek ki.
"Aradı işte!"

İşte şimdi yalnızlığıyla arkadaş olmuş bir yüreğin yalnızlık çığlıklarını duyuyordu, fasulye pıt pıtlarının arasında. Pıt pıtlar bile bozuyordu dünyanın sessizliğini.
Yalnızlık duygusu yerleşmiş, tahtını kurmuştu gönlüne, uzun süredir isyan etmişti buna ama sonunda kabullenmişti artık tahtın varlığını. Bu duygunun anlatılması mümkün değildi başkasına “Yalnızım, yalnızlık hissediyorum” demekle bu duygunun ne anlatılması ne de anlaşılması mümkün. Bu yüzden anlatmaya çalışmanın bir anlamı yoktu. En iyisi ses çıkarmayıp oturmak ve kabullenmek gerekli artık. Kimsenin yardımı gerekli değil, yardım edemezler de zaten çok isteseler bile.
Konuşmak, yan yana olmak demekti, dokunmaktı. Başka türlüsü yalnızlık duygusunu gidermiyordu çünkü. Yalnızlığı giderebilecek duygusal yandaşlık, paylaşımdı; istediği kişilerin paylaşımıydı kendisi için.

                                                                                                                     Dedenin Torunu


Görsel: Google Görseller


2 yorum:

  1. Kaleminize sağlık.Severek okudum.
    Sevgiler, selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. incidennotlar,
      Teşekkür ederim. Sevgiyle, hoşça kalın. :)

      Sil

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.