Perşembe, Eylül 21, 2017

Böyle Şakaya Can Kurban

Torunun Karısına Yaptığı Şaka

                Dedenin Torunu balkonda oturuyordu karısıyla birlikte ama kafasında okuduğu not halindeki bazısı birer, bazısı da birer satırdan fazla olanlar dolanıp durdu ve aklına takılmışlardı.
                Yanına yıldız işareti konmuş ve üzeri sonradan çizildiğini düşündüğü satır: “Yarınsız yarınlar-beklentisi kalmamış yarınlar- ‘ın planı yok!”
                Yanında yıldız ve soru işareti olan bir not daha: “Dünyayı kurtarmanın yolu çok basit: İnsanların karınlarını doyurmayı başardığımızda Dünya kurtuldu demektir, başka yer aramaya gerek yok.”
                Sol yanında ‘- ‘çizgisi olan satırlar:
                “Aç insan güvensizdir, güvensiz insan istikrarsızdır, üretken değildir.”
                “Açlık karın tokluğundan öte, bilgi açlığıdır da aslında. Bilgisiz insan gereksiz ve fazlalık, aynı zamanda da zararlıdır doğaya ve kendine; Fark etmez bunu.”
                Kafasının içinde dolanmaya başlayan birçok sorular olunca nasıl rahatlarım diye içinden geçirmeye başlamıştı erkenden. Daha işin başında bile değildi. “Neyin var senin canım, böyle bir hal görmedim ben sende daha önce?” dedi ve alnından akan terlerini sildi kocasının.  Nasılsın karıcığım demek geçti içinden kendi yaptığı şakalar gibi ama yeri ve zamanı değildi o anda fark ettiği için şakadan vaz geçmişti.
                Evden uzaklaştırmanın bir yolunu bulmam gerekli diye geçti aklından, olmayacak tahmin ediyordu ama denemekte fayda var dedi içinden ve “Kocacığım şöyle bir hava almaya çıkalım mı ne dersin? Bak bu saate kadar benim de çok canım sıkıldı evde kapanmaktan!” dedi yüzüne ve gözlerinin içine bakarak.
                Gözleri sabit bir noktaya bakıyordu, yüzünde de mimik belirtisi görememişti o anda. Telaşı arttı tedirgin olmaya başladı karısı. Hafif sağ yanağına dokundu kocasının “dediklerimi duydun mu Huu?” dedi ama boşunaydı, kaya gibi duruyordu karşısında kocası. Bir bez ıslayıp getirdi, yüzünü sildi ve kolonya koklattı burnuna.
                Bir anda irkildi başını salladı öksürerek. Birkaç kez öksürdü arka arkaya. “Bir şey mi söyleyeceksin eyyy Ulu Hatun’um” dedi iki elini de havaya kaldırarak, gülümsüyordu. Yanında oturan karısı kalktı yanından ve önüne dikildi ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu tedirgin bir suratla ve meraklı bakışlarla.
                Önünde ayakta dikilen ve kendisine bakan karısını görmüyormuş gibi davranmaya devam ederek “Geeeel bana göklerde uçan hatunum, birlikte uçalım bu bulutların üzerinde, hadi gel gel, korkma ben buradayım!” diyerek kollarını uzattığı durumda elleriyle gel gel işareti yapıyordu.
                Gülmemek için zor tutmaya başladı kendini karısının şaşkınlığı karşısında. Gözlerini tek bir noktaya dikmiş haliyle adeta bir robot gibiydi görünüşü. “Seni bekliyorum sultanım, kollarım ağrımaya başladı, tut ellerimden ve gel otur dizlerimin üstüne bak sana neler anlatacağım… haydi Geeeel!..”
                Bir süre bekledi hiç durumunu bozmadan ama biraz daha beklerse kahkahayı patlatması kesin gibi görünüyordu kendine. “Tamam geliyorum” dedi karısı titrek bir sesle ve tedirgince yan dönüp bir adım atarak dizlerine yaklaşıp oturdu kocasının.
                Kocası onun sağ kolunu kaldırıp kendi boynuna dolattı “eğil eğil, kulağına fısıldayacağım, kimseler duysun istemiyorum, yoksa bizi ayıracaklar bir tanem, dayanamam ben buna!” diyerek başını omuzuna doğru çekti karısının. Karısı isteneni yaptı istemsiz ve tedirgin bir hareketle. Beklemeye başladı kocasının kendisine ne fısıldayacağını merak ederek.
                “Seni seviyorum, hem de çok. Ne kadar da cadı olsan sen benim cadımsın.” Dedi ve öptü yanağından. Dudaklarındaki sıcaklığı hissetmişti karısı o anda şaka yaptığını düşünmeye başladı, inanası gelmiyordu bu kadar ciddi bir numara çektiğine ve kendisinin de bu kadar saf olduğuna.
                Sürdürmeye karar verdi bu güzel oyunu, kendisi de öptü kocasının kulak dibinden. “Sana kavuştum ya artık karada ve havada ölüm gelmez bana, haydi evimize gidelim sultanım” dedi karısının kulağına fısıltıyla.
                Karısı anlamıştı artık tamamen olanları ve olacakları, hiç itiraz etmeden arkasından yürüdü balkondan içeriye eli elinde kocasının.
                İçeriye doğru yavaş ve sessiz adımlarla yürürlerken birlikte a canlandı gözlerinin önünde:
                “Aklımdan geçenler an, an!” yazılıydı sayfanın başında.
                “Kafasının içi dolu olup da sıraya dizilememişlerse bir türlü; elleri boştur kişinin.”
                “Acelesi vardır, zaman yetmiyordur ve kafa içinde sıralar değişiyordur akan zaman içinde. Ne kovabiliyor ne de tutabiliyordur artık! Yükleri ağır gelmeye başlamıştır, gün gelir diz bağları taşıyamaz olur kafanın ağırlığını, yani bir şeye yaramayan kafanın ağırlığını.”

                                                                                                               Dedenin Torunu


Görsel: Google Görseller


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.