“Sahi Anne, Sen Babamı Dövebilir misin?”
“Sahi anne sen dövebilir misin
babamı?” dedi annesinin gözlerine dikkatlice bakarak.
“O nasıl söz oğlum, nereden aklına geldi böyle bir şey? Ben şaka yaptım sadece, ciddiye mi aldın yoksa?
Hani baban bana 'kocacığım' diyor ya, o yüzden şaka yapmak istedim. Kavga hiç de hoş bir davranış değil, kavga etmemek için konuşarak çözeriz biz meselelerimizi babanla, öyle değil mi karıcığım” dedi annesi babasına bakarak.
“O nasıl söz oğlum, nereden aklına geldi böyle bir şey? Ben şaka yaptım sadece, ciddiye mi aldın yoksa?
Hani baban bana 'kocacığım' diyor ya, o yüzden şaka yapmak istedim. Kavga hiç de hoş bir davranış değil, kavga etmemek için konuşarak çözeriz biz meselelerimizi babanla, öyle değil mi karıcığım” dedi annesi babasına bakarak.
Kocası ağzındaki dolu lokmayla avurtları
şişmiş haliyle “he he, öyle yaparız” dedi yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz bir
ifadeyle. Hiç oralı bile değildi karısının dediklerinin. Tıka basa doldurarak
yemeye devam ediyordu sadece. Şaşkın şaşkın bakıyordu anne oğul birlikte. Bir
süre seyrettiler onu, kalkıp yatak odasına giderken “afiyet olsun, benim işim
var” dediğinde anne oğul ikişer lokma yutmamıştı daha. Şaşkınlıkları bir kat
daha arttı. “Sana da afiyet olsun, bu ne hız?” dediğinde karısının, O yatak
odasına varmış defterlerden birini eline almıştı bile.
“Anlaşıldı, bugün güzel bir gün!”
diye sitem etti çatalını patates kızartmalarına batırırken. Anne oğul
önlerindeki yemeğe koyuldular, arada bir birbirlerine bakmaya devam ettiler.
Annesi düşünceli görünüyordu ama endişe edilecek bir şey yoktu.
"Güzel bir gün" |
“Anne ben de doydum, oynamaya
gidebilir miyim artık?” dedi annesinin endişeli gözlerine bakarak. Yorgun
görünüyordu annesi. “Tamam oğlum git ama karanlık olmadan geleceksin, anlaştık mı?” dediğini duydu mutfak kapısından çıkarken. Annesinin jetonu biraz
geç düşmüştü. “Tamam, tamam, merak etme sen gelirim.” Dedi ayakkabılarını
giyerken.
Yemeğini bitirip, masayı topladı,
bulaşık tabak, çatal, kaşık ne varsa olduğu gibi lavaboya bıraktı. Kocasını
merak etmişti, bu kadar ilgilendiren neydi diye soruyordu kendi kendine. Bu
kadar yıldır tanıdığı adam gitmişti bir yerlere de yerine yalnız bir aslan
bırakmıştı sanki. Adam sabahtan beri yalnız ve sessiz sessiz dolaşıyordu
ortalıkta da bir kükreyip gürlemesi eksikti evin içinde.
Ellerini yıkadıktan sonra kurulayıp
koşturdu yanına hemen. Geldiğini bile fark etmemişti adam. Sessizce yanına
oturdu o da ve deftere göz atmaya başladı kocasıyla birlikte. Kocasını
uyuyormuşçasına rahatsız etmemek için dikkat ediyor ona dokunmamaya özen
gösteriyordu.
Defterin sayfasındaki yazılar zor
okunuyordu, kısmen solgunlaşmışlar, kısmen de karışık el yazısıyla yazılmışlar,
okuyamıyordu. Uzunca bir süre devam ettiler birlikte okumaya, kocası hızlı
hızlı çevirmeye başladı sayfaları.
“Bu ne?” dedi kocasına dokunarak.
Bir an tedirginlik yaşadı kocası yakalanmışlık duygusuyla ama çabuk atlattı,
karısına dönüp yüzüne bakarak: “Çocukluğumda hastayken yanına vardığımda bana
gösterdiği defterlerden birisi, yazdığı günlükler” dedi mat bir suratla. Orada
değildi sanki, yukarılardan bir yerlerden sesleniyordu kendisine. Suratı donuk
bir halde karısına bakmaya devam ediyordu öylesine, yüzünde hiçbir mimik ve
canlılık yoktu. Hayalet adam olmuştu yanındaki kocası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.