Pazar, Eylül 17, 2017

Anne, Sen Babamı Dövebilir misin?

Sahi Anne, Sen Babamı Dövebilir misin?

            “Sahi anne sen dövebilir misin babamı?” dedi annesinin gözlerine dikkatlice bakarak.
      “O nasıl söz oğlum, nereden aklına geldi böyle bir şey? Ben şaka yaptım sadece, ciddiye mi aldın yoksa?
    Hani baban bana 'kocacığım' diyor ya, o yüzden şaka yapmak istedim. Kavga hiç de hoş bir davranış değil, kavga etmemek için konuşarak çözeriz biz meselelerimizi babanla, öyle değil mi karıcığım” dedi annesi babasına bakarak.
           Kocası ağzındaki dolu lokmayla avurtları şişmiş haliyle “he he, öyle yaparız” dedi yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz bir ifadeyle. Hiç oralı bile değildi karısının dediklerinin. Tıka basa doldurarak yemeye devam ediyordu sadece. Şaşkın şaşkın bakıyordu anne oğul birlikte. Bir süre seyrettiler onu, kalkıp yatak odasına giderken “afiyet olsun, benim işim var” dediğinde anne oğul ikişer lokma yutmamıştı daha. Şaşkınlıkları bir kat daha arttı. “Sana da afiyet olsun, bu ne hız?” dediğinde karısının, O yatak odasına varmış defterlerden birini eline almıştı bile.
            “Anlaşıldı, bugün güzel bir gün!” diye sitem etti çatalını patates kızartmalarına batırırken. Anne oğul önlerindeki yemeğe koyuldular, arada bir birbirlerine bakmaya devam ettiler. Annesi düşünceli görünüyordu ama endişe edilecek bir şey yoktu.
"Güzel bir gün"
            “Anne ben de doydum, oynamaya gidebilir miyim artık?” dedi annesinin endişeli gözlerine bakarak. Yorgun görünüyordu annesi. “Tamam oğlum git ama karanlık olmadan geleceksin, anlaştık mı?” dediğini duydu mutfak kapısından çıkarken. Annesinin jetonu biraz geç düşmüştü. “Tamam, tamam, merak etme sen gelirim.” Dedi ayakkabılarını giyerken.
            Yemeğini bitirip, masayı topladı, bulaşık tabak, çatal, kaşık ne varsa olduğu gibi lavaboya bıraktı. Kocasını merak etmişti, bu kadar ilgilendiren neydi diye soruyordu kendi kendine. Bu kadar yıldır tanıdığı adam gitmişti bir yerlere de yerine yalnız bir aslan bırakmıştı sanki. Adam sabahtan beri yalnız ve sessiz sessiz dolaşıyordu ortalıkta da bir kükreyip gürlemesi eksikti evin içinde.
            Ellerini yıkadıktan sonra kurulayıp koşturdu yanına hemen. Geldiğini bile fark etmemişti adam. Sessizce yanına oturdu o da ve deftere göz atmaya başladı kocasıyla birlikte. Kocasını uyuyormuşçasına rahatsız etmemek için dikkat ediyor ona dokunmamaya özen gösteriyordu.
            Defterin sayfasındaki yazılar zor okunuyordu, kısmen solgunlaşmışlar, kısmen de karışık el yazısıyla yazılmışlar, okuyamıyordu. Uzunca bir süre devam ettiler birlikte okumaya, kocası hızlı hızlı çevirmeye başladı sayfaları.
            “Bu ne?” dedi kocasına dokunarak. Bir an tedirginlik yaşadı kocası yakalanmışlık duygusuyla ama çabuk atlattı, karısına dönüp yüzüne bakarak: “Çocukluğumda hastayken yanına vardığımda bana gösterdiği defterlerden birisi, yazdığı günlükler” dedi mat bir suratla. Orada değildi sanki, yukarılardan bir yerlerden sesleniyordu kendisine. Suratı donuk bir halde karısına bakmaya devam ediyordu öylesine, yüzünde hiçbir mimik ve canlılık yoktu. Hayalet adam olmuştu yanındaki kocası.
           
           
                       
            7/
devamı 8/... de
başa dön...

                                                                                                                      Dedenin Torunu


Görsel: Google Görseller


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.