Nasıl olacak? Nasıl
yazmaya başlayacaktı? Hangi dili kullanmalıydı doğru dürüst anlatabilmek için?
Ben? Kuş bakışı? Belki de her ikisi veya üçüncü bir anlatım tekniği daha?
Epeyce kafası karışıktı bu konularla ama bir sonuca varamamıştı uzunca bir
süredir. Kestirip atmak istiyordu artık. Kendisini anlatan başka biri nasıl
olabilirdi, her an yanında mıydı sanki? Böyle bir şey yapmacık geliyordu, yapay
ve inandırıcı olmaktan uzaktı kendisini anlatmaya. Bu karmaşaya bir son vermek
istedi ve kendisini en iyi anlatabileceğin yine kendisi olduğuna karar verdi.
Duyguları hisseden kendisi, bu hayatı yaşayan kendisi olduğuna göre; acıları yaşayan, tatlısını da bir nebze olsa da yaşayan ve hisseden kendisi olduğuna göre kendini kendisinin anlatabilmesinin bir yolu olmalıydı ve bulmalıydı bunu. En iyisi bu olmalıydı.
Duyguları hisseden kendisi, bu hayatı yaşayan kendisi olduğuna göre; acıları yaşayan, tatlısını da bir nebze olsa da yaşayan ve hisseden kendisi olduğuna göre kendini kendisinin anlatabilmesinin bir yolu olmalıydı ve bulmalıydı bunu. En iyisi bu olmalıydı.
Bunu anlamanın yolu da
başlamaktı! Neresinden başlayacaktı? Asıl soru buydu cevaplanması gereken, şu
an mı? Yoksa herhangi bir andan mı başlamalıydı? Veya Çala kalem aklına ne
gelirse miydi? Hiç kurgulamadan.
Bazen kurgular olacaktı
elbette ama işi yavanlaştıracak kadar olmamalıydılar. Hayat o kadar kısa
geliyor ki bazen bir kelebeğinki bile çok uzun kalıyordu yanında hissedilen ve
yaşanılanların. Bu durumu nasıl anlatabilirdi bilmiyordu işte.
Bu dünyaya gelmişti bir
şekilde kendi isteği olmadan, kimse de sormayı akıl edememişti kendi egolarını
tatmin etmek dışında bir iş yapıyor olduklarını düşünmemişlerdi her halde bu
işi yaparken. Bir insan yaratmak nedir? Diye düşünen olur mu hiç bu dünyada?
Pek sanmam. Herkes en iyisini vereceğini düşünür elinde avucunda ne varsa
halbuki bir kısım bencil genden başka bir şey veremezler sonuçta.
İşte böyle, herkes gibi
bir kısım gen çorbası olarak geldim dünyaya bende bizimkilerin bir anlık
gafletinden ötürü. İyi ki gelmişim mi demeliyim bilmiyorum, gelmemiş olmayı da
dilemiyorum elbette. Ama ben düşündüm zamanında çok şeyi. Belki de
düşünülenleri duymuştur genler.
Düşünmek ceza mı
insanoğluna acaba? “Düşün düşün, boktur işin” diye neden demişler o zaman
eskiler, bir bildikleri varmış elbette. Ya da öyle olmasını mı istiyordu acaba
büyük patronları.
16/
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.