"Ramak kala"
Yuvarlanmaya Ramak Kala
Havaların iyice ısınmaya başlaması
kanların akışını hızlandırıyor anlaşılan, yerimde durmayı hiç istemiyor
durmadan hareket etmek istiyorum. Birkaç dakika daha bile kapalı yerde durmak
sıkmaya başladı.
Belki
çalışırım, fırsatım olduğunda diye düşünerek bilgisayarı aldım yanıma
notlarımla birlikte. Ne de olsa akşamları çok zamanım olurdu babam erken
yattığı için diye düşünüyordum.
Arabaya
binip, motoru çalıştırdım, sesi çok hoşuma gitmeye başladı birden. Sanki bir
şeyler anlatmaya çalışıyormuş gibiydi. Hiç yapmadığı bir şey yapıyormuş gibi
hissettim. Emniyet kemerimi takıp aynaları kontrol ettikten sonra hareket ettim
yavaşça. İlk kalkışta yavaş kalkmayı nedense alışkanlık edinmiştim sanki.
Nedenini düşünürdüm arada bazen. Aklıma gelen tek cevap güvenlik olurdu.
Hâlbuki arabaya binmeden önce arabanın dört yanını ve altını kontrol ederdim.
Şehirin
kalabalık trafiğinden çıkmaya can atmaya başladım, arada ayağım gaza
dokunuveriyordu da hemen çekiveriyordum ben de. Birkaç kez oldu böyle. “paşaya
kelle mi yetiştireceksin oğlum?” diye soruyordum kendime hızlanmaya başladığım
zaman.
Aslında
içimde sıkıntı var ve bu sıkıntıdan dolayı bir saate yakın olan yolculuk
bitmeyecekmiş gibi geliyordu, ayağımın yaptığı şey bundandı. Kendimi kontrol
etmeye çalışarak geçti şehir trafiğinden çıkıncaya kadar. Şehir trafiğinden
çıkıp otobana geçtikten sonra hem hız sınırı yüksekti hem de tep tenhaydı
yollar.
Koskoca
otoban bana tahsis edilmişti adeta, ne ilerimde ne de gerimde bir araç
görünmüyordu. Bir süre devam etti bu durum. Bir an dalgınlığımı fark ettim,
yolun kenarına, korkuluklara yaklaştığımda. Aniden direksiyonu iç şeritlere
doğru kırdım tedirginlikle. Uyumuş muydum neydi. Bir anda tepemden kızgın su
boşalıp tüm vücuduma yayıldı sonra da bir uyuşukluk geldi bedenime. Hemen
arabayı sağa çekip, emniyet şeridinde durdum bir süre.
Derin
nefesler alıp verdim, arabadan inip biraz hareket ettim sağa sola. Nasıl
olduğunu bile anlayamamıştım durumun. Korkuluklardan ilerisine bakınca başım
dönmeye başladı, midemde bir bulantı. Zor tutuyordum kendimi. Uçurumun dibi
neredeyse beş yüz metre kadardı. Yuvarlandığımı düşününce terlemeler arttı,
sırtımdan suların aşağıya doğru aktığını hissediyordum.
Kendime söz
verdim, ne olursa olsun yavaş gidecektim. Nasılsa ya beş ya on dakika sonra
varırdım. Önemli olan sağ salim varmak değil miydi?. Ölmek mesele değildi de
ölememek ve sakat kalmak vardı. Hadi kendim hastanede bakılırdım, ya ihtiyar ne
yapacaktı? Hastaneden çıkınca ne yapacaktım? Hepsi de cevapsız olan sorulardı
aklıma gelenlerin. Soruları durdurmaya çalıştım ama önlerine geçemiyordum. Daha
da bağırarak üstüme üstüme geliyorlardı soruların bin biri de.
181/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.