Cumartesi, Nisan 28, 2018

Kaza Geliyorum Demez

"Ramak kala"
Yuvarlanmaya Ramak Kala

                Havaların iyice ısınmaya başlaması kanların akışını hızlandırıyor anlaşılan, yerimde durmayı hiç istemiyor durmadan hareket etmek istiyorum. Birkaç dakika daha bile kapalı yerde durmak sıkmaya başladı.
            Belki çalışırım, fırsatım olduğunda diye düşünerek bilgisayarı aldım yanıma notlarımla birlikte. Ne de olsa akşamları çok zamanım olurdu babam erken yattığı için diye düşünüyordum.
            Arabaya binip, motoru çalıştırdım, sesi çok hoşuma gitmeye başladı birden. Sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyormuş gibiydi. Hiç yapmadığı bir şey yapıyormuş gibi hissettim. Emniyet kemerimi takıp aynaları kontrol ettikten sonra hareket ettim yavaşça. İlk kalkışta yavaş kalkmayı nedense alışkanlık edinmiştim sanki. Nedenini düşünürdüm arada bazen. Aklıma gelen tek cevap güvenlik olurdu. Hâlbuki arabaya binmeden önce arabanın dört yanını ve altını kontrol ederdim.
            Şehirin kalabalık trafiğinden çıkmaya can atmaya başladım, arada ayağım gaza dokunuveriyordu da hemen çekiveriyordum ben de. Birkaç kez oldu böyle. “paşaya kelle mi yetiştireceksin oğlum?” diye soruyordum kendime hızlanmaya başladığım zaman.
            Aslında içimde sıkıntı var ve bu sıkıntıdan dolayı bir saate yakın olan yolculuk bitmeyecekmiş gibi geliyordu, ayağımın yaptığı şey bundandı. Kendimi kontrol etmeye çalışarak geçti şehir trafiğinden çıkıncaya kadar. Şehir trafiğinden çıkıp otobana geçtikten sonra hem hız sınırı yüksekti hem de tep tenhaydı yollar.
            Koskoca otoban bana tahsis edilmişti adeta, ne ilerimde ne de gerimde bir araç görünmüyordu. Bir süre devam etti bu durum. Bir an dalgınlığımı fark ettim, yolun kenarına, korkuluklara yaklaştığımda. Aniden direksiyonu iç şeritlere doğru kırdım tedirginlikle. Uyumuş muydum neydi. Bir anda tepemden kızgın su boşalıp tüm vücuduma yayıldı sonra da bir uyuşukluk geldi bedenime. Hemen arabayı sağa çekip, emniyet şeridinde durdum bir süre.
            Derin nefesler alıp verdim, arabadan inip biraz hareket ettim sağa sola. Nasıl olduğunu bile anlayamamıştım durumun. Korkuluklardan ilerisine bakınca başım dönmeye başladı, midemde bir bulantı. Zor tutuyordum kendimi. Uçurumun dibi neredeyse beş yüz metre kadardı. Yuvarlandığımı düşününce terlemeler arttı, sırtımdan suların aşağıya doğru aktığını hissediyordum.
            Kendime söz verdim, ne olursa olsun yavaş gidecektim. Nasılsa ya beş ya on dakika sonra varırdım. Önemli olan sağ salim varmak değil miydi?. Ölmek mesele değildi de ölememek ve sakat kalmak vardı. Hadi kendim hastanede bakılırdım, ya ihtiyar ne yapacaktı? Hastaneden çıkınca ne yapacaktım? Hepsi de cevapsız olan sorulardı aklıma gelenlerin. Soruları durdurmaya çalıştım ama önlerine geçemiyordum. Daha da bağırarak üstüme üstüme geliyorlardı soruların bin biri de.

181/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.