Pazar, Nisan 29, 2018

Korkunun Ecele Faydası Yok

"Korkunun ecele faydası yok"

Korkunun Ecele Faydası Yok

İnsan duygularıyla, hissettikleriyle şekilleniyordu sanki. Ne kadar kötü hissedersen kendini o kadar da kötü olan yaşanmışlıklar seriliyordu ardı ardına, tam tersi de oluyordu. Ne kadar iyiysen, mutluysan her şey tozpembeydi bu yaşamda. İnsan kendini zorlayarak ne iyi edebiliyordu ne de kötü. Kötü hissetmek çok kolaydı belki ama iyi hissetmek oldukça zor görünüyordu sanki. İyi ve iyilikler bu kadar uzaktayken gel de iyi düşün ve iyi olmaya çalış. Dünyayı tersine çevirmeyle aynı şeydi.
                Neyse, boş vereyim dünyayı falan tersine çevirmeyi de şuradan yavaş yavaş hareket edeyim bir an önce karşılaşayım neyle karşılaşacaksam. Artık sabrım kalmadı, sınırı zorluyordum. Teslim oldum ne çıkarsa bahtıma demeye. Başka bir yaptığım mı oldu sanki.
                Oldu ya, hatırladım ne olduğunu. Yıllar öncesinde Almanya’da Yunanlı bir babanın ıstırabını dinlemiştim. Beş kız babasıymış adam da bizdeki başlık parasına benzer durum onlarda tersineymiş. Kız babası ödüyormuş başlık parasını oğlan tarafına. Adamın beş kızı varmış ve beşine başlık parası hazırlamak için yıllardır Almanya’da çalışıyormuş ama hala daha yarı yoldaymış. Çok acımıştım 18-20 yaşlarımda adamın durumuna da kendi kendime pay biçmiştim onun üzerinden. Beni de kız tarafı istesin diye.
                Yıllar geldi geçti de ne arayan olmuştu ne de soran taa ki bir gün gelip birinin bana talip olmasına kadar.  “heey, ihtiyarlık başa bela mı oldu yoksa kalk şuradan, bırak sızlanmayı oturduğun yerde.” Dedim kendime.  Şimdi geçmişi düşünmenin ne yeri ne de zamanıydı. Bir an önce kalkıp düşmeliydim yola.
                Nihayet gelebildim sokağa ama içimdeki pır pır arttı iyice. Birileri içimde benden saklı bir şeyler evirip çeviriyorlardı sanki. Bazıları da çamaşır sıkar gibi içimde ne varsa buruyordu. Acı, sıkıntı ve boğulma hissi sardı her yanımı direksiyonu kırabildim sokağın sonunda sağa ve işte yirmi, bilemedin elli metre kaldı bahçe kapısına. Belki de balkonda oturuyordur ihtiyar delikanlı. Korkuların boşa çıkacaktır, bak göreceksin…
                Ev için düşündüğüm ihtiyaçları aldım ellerime, poşetler oldukça kalabalıktı, arabanın kapısını dirseğimle ittim. Balkonda kimse yok ve pencerenin perdeleri de çekilik duruyordu. Ev çok sakin görünüyordu dışarıdan. Komşulardan da ses seda yoktu. Belki de dışarıdaydılar.
                Kapının ziline bastım, birkaç kez daha bastım, ne bir ses ne de kapıyı açan oldu. Ellerimdekini koydum ayaklarımın dibine ve el çantamdan anahtarı bulup kapıyı açtım. İyi ki arkadan kilitli değil ve anahtar da alınmıştı. Kapı açıldı. Poşetleri alıp daldım içeriye, ne göreyim. Bir anda içim sızladı olanca acıyı vererek.
                Bir an nefesim tıkandığını hissettim. Elimdeki torbaları koyup ilerledim salonun ortasına doğru. Benim geldiğimden bile haberi yoktu sanki. Dünyası değişmiş bir halde, parçalanmış üçlü koltuğun başına oturmuş gözlerini diğer köşesine dikmiş, simsiyah haliyle öylece bakıyor aciz bir suratla.
                Ayaklarına baktım, ayakları simsiyah olup morarmışlar her ikisi de, paçalarını biraz geriye sığadım olduğu gibi mosmorlardı. Dokunduğumu da fark etmedi. Hiç istifini bozmadan öylece bekliyordu.
                Sakin bir ses tonuyla “ne yapıyorsun?” dedim.
                “Hiiiç, çocuklara bakıyorum, sıkıştılar da, ölecekler, kurtarmaya çalıştım, yapamadım…”
                İçim cızzz etti, bütün ne varsa paramparça oldular yere düşmüş camlar gibi.
182/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. dur nasıl yaniii, sıkışmışlar ölecekler mi, anlamadıım kii :) başlık parası iyimiş yani sahiden dee, yunanlıların böyle bir geleneği mi var acaba :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      koltuk meselesi sonraki bölümde ortaya çıkacak. anlaşılsın istemedim zaten. :)
      Valla, ben adamın yalancısıyım, gerçek bir hikayeydi o başlık meselesi. Adamın ağzından duymuştum benim üzerimden yaptıkları bir şakada. Adam sevinmişti "bu delikanlıya senin kızın birini alalım" dediklerinde geçmişti konuşmalar ve babam da bana tercüme etmişti yemek servisinden sonra. :)

      Sil

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.