Salı, Mayıs 01, 2018

İyi ki Geldin!

koltuk

Sen Aklıma Geldin

                Yavaşça yerinden doğruldu ve oturdu olduğu yere. Sanki yabancı bir yerdeymişçesine etrafına bakındı tekrar tekrar. Ben hiç bozuntuya vermemeye çalışıyordum fazla tedirginlik hissetmesin diye. Kırık koltuk kahvaltı masamızın yakınında duruyordu olduğu gibi.  Hiç dokunmamıştım gürültü olmasın, uyanmasın diye. Sabahleyin kahvaltıdan sonra hem temizler hem de ne yapacağıma karar veririm diye düşünmüştüm.
              Masaya geçip oturdum, demliği de yanı başıma alarak. Geldi, karşıma oturdu “günaydın” diyerek ama yabancı gibiydik sanki. Anlamaya çalışır bir hali vardı etrafını inceleyen bir bebek gibi davranışından anlaşılan kadarıyla.
                “Günaydın delikanlı” dedim ben de. Her ne kadar tedirginliğimi ve kafamın içinde dolaşan soruları saklamaya çalışsam da sanıyorum vücut dilinin söyledikleri vardı, bir de yayılan enerji. O da ben de anlayacaktık biraz sonra. Umarım soracağım sorulara doğru cevap verir.
                Lokmalarımızı ağzımıza atarak çaylardan birer yudum aldık. Meşgulmüş gibi görünmeye çalışıyorduk her ikimiz de.
                “Kaç çocuk vardı sıkışan?” beklediği bir durumdu anlaşılan, sorulacaklara hazırlamış kendini. Hiçbir şey olmamış gibi rahat cevap veriyordu soruya şimdilik.
                “Üç.” Dedi bir süre durakladı, o anı yaşıyordu veya o anı hatırlamaya çalışıyordu.
                “Nasıl, sıkıştılar, sen ne yaptın o zaman?” kafasını hiç kaldırmadan, cevaplamaya başladı.
                “Oynuyorlardı, koltuğun üstünde. Daha birer ikişer yaşlarındalar, kırılıverdi bir yeri ve birisi düştü. Köşedeki düştü aşağıya, koltuğun şu –işaret etti- köşesine. Ben onu tutmaya çalışırken diğeri de düştü arkasından ve sıkıştılar. ..” etrafına bakınmaya başlayınca koltuk takıldı tekrar gözüne. Tüm kılıfı yırtılmış, taban ahşap kısmı tamamen kırılmış, parçalanmış halde duruyordu. Kırılan, koparılan parçalar arkasında gelişi güzel atılmış halde duruyorlardı. Bazılarında küçük çiviler vardı.
                “Sonra neler oldu, yardım falan istemeyi düşünmedin mi komşulardan?”
                “iyi ki üçüncüyü çekip aldım koltuğun üstünden aşağıya. Uğraşa uğraşa birini de çıkardım zorla, yara bere içinde kaldı o da. En küçüğü ne kadar uğraştıysam çıkaramadım sıkıştığı yerden. Kimseye haber vermek istemedim, benden bilirler diye. Aklıma sen geldin. En iyisi dedim, bekleyeyim başında. Başka bir zarar gelmesin başına diye düşündüm ve oturdum şurasına koltuğun. Bekledim, bekliyordum sen geldin. Kurtardın mı ötekini?” dikkatle koltuğun kırılıp dağılan köşesine bakıyordu, bir taraftan da benden gelecek cevaba kulak kabartıyordu.
                “Kurtardım, kurtardım, merak etme sen. Şimdi bir güzel kahvaltımızı yapalım. Sonra konuşuruz istersen. Ya da anlatmak istediğin bir şey varsa anlatmaya devam et, ben dinleyeyim seni.”
                “iyi, iyi. İyi etmişsin, kurtarmışsın. Ölseydi işi almıştık başa. Perişan olurduk!”
                “Yok, yok merak etme sen, geldi, geçti her şey. Bundan sonra daha dikkatli oluruz.”
                Sevinerek kahvaltısına devam etti.  “Olur, oluruz oluruz.”
184/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.