"Tamirde karar kıldık" |
Koltuk Tamirinde Karar Kıldık
“Gerçekten
iyi fikir bu, neden benim aklıma gelmedi sanki. Sen benden akıllısın aslında be
delikanlı!” dedim biraz yüksek tonda ve sağ omuzuna hatırı sayılır iki el
vurdum. Baya da silkelendi, kendine geldi biraz daha. Öncesinde biraz etkilendi
dengesi bozulur gibi oldu ama arkasından gelen el vurmaya hazırlamıştı kendini
kaya gibi sert duruyordu ve hiç etkilenmedi bu sefer. Gözlerindeki canlılık
daha da arttı. Parlamayı görebildim.
“tamam”
dedim hemen. Gerçekten de yapılması gereken buydu. Günlerden Pazar olması tek
aksilikti. “haydi, kalk bakalım, çıkalım bir koltuk tamircisi arayalım, belki
açık birini bulabiliriz ne de olsa turistik yer burası çarşambası pazarı
olmaz…”
Sevinçle
kalktı, uyuşukluk kalmamıştı üzerinde. Halüsinasyondan da çıkmış gibi görünüyordu.
Biraz yırtık kumaşlardan aldım yanıma, ustaya göstermek için. Mesele kaplama
kumaşıydı, aynı doku ve renkte olmalıydı diğerleriyle aynısı olması için.
Kumaşı bulmaktı bütün mesele bana göre.
Aradık
epeyce ve birisini tarif ettiler kahveden. Sora sora Bağdat bile bulunur
dedikleri bu işte. Pazar günü çalışan birini hem de işi yoğun olan birini
bulabildik. İndik arabadan ve adamın bodrum kattaki atölyesine indik. Oldukça
kalabalıktı atölyenin içi. Bir sürü kırık yarık arızalı mobilya vardı içeride
sağa sola istiflenmiş halde.
Yaşlıca
bir adam bize baktı yakın gözlüğünün altından ve “buyurun” dedi işini bırakarak
bir an. Elimdeki kumaş parçalarını gösterdim. Aynı kumaşı bulmamız gerek. Üçlü
bir koltuk var tamir edilmesi gereken ve diğer takımla farkı olmamalı…” deyince
yaşlı adam dikkat kesildi, bıraktı yaptığı işi. Elini uzattı kumaşları almak
için. Ben de eline bıraktım. Biraz baktı evirip çevirdi elinde. Çekip uzattı,
gerdirdi. Kararını vermişti denemelerinden sonra.
“Tamam,
buluruz, daha doğrusu bulmaya çalışırım ama toptancım Çarşamba günü gelecek
Denizli’den. O gün ancak daha net cevap veririm. Bu kumaş oldukça eski ve
imalatı yoktur büyük ihtimalle. Varsa da çok eskilerden depolarda kalmıştır.
Bulmaya çalışırım. Denizli’den gelende olmazsa Bursa’dan gelecek olanda
bakarım…” sevinmiştim duyduklarıma.
“Tamam,
nasıl olacaksa artık size güvenmek zorundayım ve elinizden geleni yapacağınıza
inanıyorum…” gibisinden cilalı laflar ettim. Yanıma çıraklarını verdi
arabalarıyla –kamyonet- beni takip ettiler ve evdeki parçalı koltuğu getirdik
atölyeye.
Adam
baktı altına üstüne, az bir parça lazım buna hallederiz kolaylıkla ama işte
kumaş meselesi zaman alabilir. “peki,
borcum ne olur size?” deyince biraz daha dikkatle bakıp inceledi hem koltuğu
hem de kumaşı. “üç yüz liraya yaparım
ben bu işi, daha aşağı söyleyemem… Biraz durakladı, yüzüme baktı pazarlık
yapacak mıyım diye. Kendini pazarlığa hazırlamaya çalışıyordu ama benim derdim
pazarlık yapmak değildi. Tamam, dediği para oldukça yüksekti, üstelik turistik
bölgedeydik, aksine acizliğimiz de ortadaydı pazarlık yapmaya kalksam bile
başarı kazanamayacaktım değersiz üç kuruştan başka.
“Tamam,
ustacığım, sizinle pazarlık yapmak değil niyetim ama sizden tek istediğim bir
şey var o da aynısından kumaşı bulmanız, gerekirse ilave edebiliriz üzerine.”
“Tamam,
o zaman ben de hemen diğer kumaşçının da ne zaman bu taraflara geleceğini bir
öğreneyim. Gerekirse kumaştan parçalar verip araştırtacağım. Katalogda da bir
bakayım şuna ben ilk fırsatta.”
188/
Devam edecek...
Dedenin Torunu
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.