"Şantiye"
İşyeri Şantiyesini Buldum
Zaman
geçti işte, hiç geçmediğini görmedim ki, bazen oyarak bazen koyarak bazen de
boyayarak geçiyor işte bir şekilde.
Araba hareket etti. Arabanın gürültülü motor sesi benim midemden geliyor
gibiydi. Öyle gürlüyordu ki haykırıyordu sanki benim yerime. Şahlandı bir ara
iniş aşağıya sallandığında, hemen varıvaracakmışım gibi hissettim, kendimi
rahatlatma görevim vardı en ön saflarda.
İşin
olduğu yere gelmiştik, oto gara girdi araba ben gibi telaşlıydı sanki. Buldu
bir peron yanaştı, soğuk olduğu her halinden belliydi yerin. Güneşte parlıyordu
yer yer yaralı betonun üzerleri. Hemen içeriye geçip bir boş yer buldum
oturacak. Çay söyledim, bir de simit. Çaydan yudum alasıya içimi bir sıcaklık
kapladı, şansımdan simit de sıcaktı; bir başka lezzet hissetmeye başladım ve
iştahla ısırmaya başladım simidi, bir daha istedim çay ve simitten.
Gideceğim
yerin adresini gösterdim garsona ve nasıl gidebileceğimi sorunca, eliyle tarif
etti. Yakınmış, yürüme mesafesi beş veya on dakika sürermiş. Hemen derenin
yanındaymış şantiye. Arayıp buldum çamur deryalarında bata çıka. Her taraf
çamur deryası memleketin.
Konteynırların
arasından süzülüp girdim şantiyeye. İdari konteynırı buldum. İlgiliyi sordum
ilk rastladığım kişiye. “Biraz sonra gelirler” deyince şaşırdım biraz. Epeyce
geçti zaman ben çay ocağında otururken ama ne gelen vardı ne de giden. İş günü
olması beni asıl şaşırtan şeydi.
Bana
nazik davranmaya çalışan çay ocağına bakan hizmetli, ikramlarda bulundu bana.
Çay, kaşarlı tost ikram edince hayır diyemedim karnım tok da olsa ayıp olmasın
kırılmasın gönlü diye. Ne de olsa yüz yüze bakacaktık gelecek günlerde.
Gördüğüm kadarıyla içinden gelerek yapıyordu yaptıklarını.
104/
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.