Perşembe, Temmuz 04, 2019

Polis Karakolunda Bekleyiş

Polis Karakolunda Bekleyiş

                 Nihayet yarım saat kadar uğraşmadan sonra polis arabasına binmeye razı oldu. Bir sandalyeye oturdu ama önüne konulan çaya bakmıyordu bile. İçeride kaloriferin yanmasından dolayı sıcaklık dışarıya göre oldukça fazlaydı. Titremesi kesildi beş dakika içinde ancak durumunda herhangi bir değişiklik yoktu ve beni hala tanımıyordu.
                Polis memurları beni teselli etmeye çalışıyorlar ve sabırlı olmamı öğütlüyorlardı. İçlerinden birisinin kayınpederi de benzer bir rahatsızlık yaşamış olduğundan bahsetti. Dışarıda sigara içip sohbetler ettik bir süre. Sanıyorum bir saati bulduktan sonra ben içeriye girip denemeye karar verdim. Hayır, faydası yoktu hiçbir şeyin ve beni tanımıyordu hala ve hayal dünyasında kendince savaşmaya devam ediyordu.
                Aklıma gelen tek şey hastaneye götürüp, hastanedeki nöbetçi doktora durumu anlatıp bir sakinleştirici yaptırmak geçti. Polisten rica ettim hastaneye kadar atıvermelerini çünkü epeyce de uzaktı ancak yerinden kaldırabilmem de mümkün değildi ancak polislerin ısrarıyla arabaya bindirebilirdik.
                Saatler yirmi iki civarını gösteriyordu hastaneye bırakıldığımızda polis tarafından, teşekkür ederek onlardan ayrıldık acil servise gitmek üzere. Girmek istemiyordu ancak kolunu sıkıca yakalayıp biraz geriye bükerek zorla acil servise birlikte girdik.  Nöbetçi doktora durumunu anlattım ve sakinleştirici bir şeylere ihtiyaç duyduğumuzu söyleyince alerjisinin olup olmadığını sordu doktor ve bildiğim kadarıyla olmadığını söyler söylemez ilk kez ağzını açıp iğne yaptırmak istemediğini söyledi ve ısrarlıydı dediğinde. İstemediği sürece bir şey yapılması da mümkün değildi.
                İlk kez konuştuğuna göre hayalden çıktığını düşündüm ve tamam o zaman, gidebiliriz diyerek tekrar kolundan tutarak dışarıya çıktık ama kendimi de zor zapt ediyordum, sinirlerim alt üst olmuş durumdaydı ve ne yapmam gerektiğini de bilemiyordum. Hiçbir durum da yardım edemezdi bize.
                Evet, yürürken kaçmasını, sokak ortasında rezillik çıkması her an muhtemel bir durumdu. Bir anda ana cadde kenarında kaldırımda yürürken yoğun trafiğin aktığı yola fırlayıverme ihtimaline karşılık kolunu sıkıca tutmuş bırakmıyordum yürürken.
                Bir taraftan da konuşmaya çalışıyor, hayal dünyasından tamamen kurtulup kendisine gelmesini isteyerek sorular soruyor düşünmeye zorluyordum. Yapılacak tek şey beynini tekrar devreye almasını sağlamaktı. Hafıza gelip gidiyordu sürekli. Bir ara “ne oldu, neden kızgınsın? Titriyorsun!” dediğini duyunca dünyam değişiverdi ve karanlık olan her yer bir anda aydınlanıverdi.
                Bir yerlerde yemek yemeliydik çünkü sabahtan beridir açtı. Sıcak bir şeyler yediğinde biraz daha kendisine gelirdi diye düşünüyordum. Epeyce yürüdükten sonra bir şeyler yiyebileceğimiz bir açık yer bulduk. Yemeğimizi yedikten sonra eve yürüyerek geldik ve hemen uyudu. Bitkin bir hali vardı. Hayal dünyasında savaşırken tüm enerjisini tüketmişti.                
199/
Devam edecek... Dedenin Torunu

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar:
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.